23.Bölüm

48.2K 1.3K 50
                                    


Gecenin bu saatinde süpriz yapayım dedim. İyi mi ettim?

Bu bölüm ile ilgili sadece şunu söyleyeceğim: Atahan is come back :D

Karnımda duran elini zorlukla kaldırarak vücudunun üzerine ittim. Hiçbir tepki vermeyip uyumaya devam ediyordu. Üzerimdeki örtüyü vücudumu kapaması için sıkı sıkıya tuttum. Ona örtü kalmamasını umursamıyordum. Çıplak vücudunu görmek istemiyordum. Kafamı cama çevirdiğimde güneşin doğuşuna az bir zaman kaldığını havaya yayılan turunculuktan anladım.

Yorgun bedenimi yatakta dikleştirdim. Çektiğim acıyı unutmak istercesine örtüyü sardım vücuduma. Son kalan gücümle ayaklarımı yataktan indirip yere bastım. Parkenin serinliği tüm gece acıdan kıvranan bedenimi rahatlatmaya yetmişti.

Örtünün içinde kalan saçlarımı tek elle kurtardıktan sonra saatlerdir yatmakta zorunlu kılındığım yataktan kalktım. Ağrıyan bedenimi zorlayarak banyoya doğru ilerledim.

Ne düşünmeliydim? Bilmiyordum. Her şeyin acısını bir bir çıkarıyordu. Çıkışlarımı kapıyor, hayatımı mahvediyordu. İzin vermek istemiyordum. Birilerinin çoktan beni bulması gerekiyordu. Bahar'ın, yetimhane müdürümüzün, polisin... Herhangi birinin beni bu evden kurtarması gerekiyordu.

Burada unutulamazdım. Bahar buna izin vermezdi ki. Sadece bu adam saklanmasını ve saklamasını iyi biliyor olmalıydı. Ormanın içine kurulmuş bir eve gelmek kimin aklına gelirdi ki?

Banyonun kapısına vardığımda yataktan gelen sesler hızla kapıyı açmamı sağladı. Banyoya kendimi atar atmaz yere çöktüm. Aksine ayakta duracak gücüm yoktu.

Ağlamak istiyordum. Bu eve geldiğimden beri yaptığım ve yapmaktan çekinmediğim tek şeydi ağlamak... Asıl ait olduğum yere gitmek istiyordum. Yaşadığım bu acizlik tarif edilemez birçok duyguyu barındırıyordu içinde. Tiksinmek gibi mesela...

Gözümden akan yaş, nefretimi temsil eder gibiydi. Döktüğüm her bir gözyaşına, anlam yüklüyor ve daha fazla ağlıyordum. Gözümden kayıp dudağıma hızla ulaşan gözyaşımda acımı barındırıyordum.

Bahar'ın yanındayken kendimi daha güçlü hissettiğimi fark etmeye başlıyordum yavaş yavaş. Onunlayken acımı hissetmediğimi, gözyaşımın daha az olduğunu ve en önemlisi onun ailem olduğunu fark ettim. Evet, bunu kabullenmiştim.

İçeriden gelen sesler ile ayağa kalktım. Kapının kilidini akan gözyaşlarım eşliğinde ses çıkarmadan döndürdüm. Beklediğim tepki birkaç dakika içinde gelmişti.

Kapı vurulmuştu. Sert ve hızlı vuruşu ürkütmemişti bu sefer. Hazırlıklıydım. Geleceğini biliyordum.

"Beril," seslenişinin ardından kapıya vurmaya devam etti. Her vuruşunda adımı tekrar ediyordu sürekli. Adımı beşinci kez sinirle dile getirdiğinde kızmaya başladığını anladım.

Yaptığım tek şey kafamı kapıya dayamaktı. Sakince gözyaşlarımı dökmeye devam ediyordum. Kapıya her vuruşunda, ismimi her ağzına alışında ağlıyordum. Sesimi çıkarmak istemiyordum.

Kapı kulpunu seri bir şekilde çevirmeleri de işe yaramayınca "Biliyorum, içeridesin. Aç şu kapıyı!" diye emretti, bağırdı. Bağırışları ruhumun kırılganlığına dokunamadı bile. Çoktan darbe yemiştim. Acısını tatmıştım. Şimdiki tehditleri bir etki yaratmıyordu.

Kafamı dayadığım kapıya sertçe bir darbe gelince anlık da olsa irkilmeden alıkoyamadım kendimi.

"Aç dedim sana!" Kalbim içinde barındırdığı nefret ile hızla çarpıyor ve göğüs kafesime baskı uyguluyordu. Gözyaşlarım, sulu bir iz olarak yanaklarımda asılı kalmıştı. İçimde ki his sessiz kalmanın yararı olmadığını ve daha fazla susmamam gerektiğini bana hatırlatıyordu.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin