Sağlık görevlisi, Fatma'nın gözlerinde gördüğü umudu arkadaşına anlatırken,acil servisin önünde sert bir fren sesi duyuldu; hızla duran arabanın lastiklerinden yanık kokusu çıktı.
Erol Bey, şoför kapısını bile kapatmadan arabadan fırladı. Ambulansın yanında gördüğü iki görevlinin yanına koşarak,sordu:
"Durumu nasıl?"
"Ameliyathaneye götürdüler Erol Bey. Umarız her şey yolunda gider!"
Doktor Erol Bey, acil servisin kapısından girerek hızla ameliyathaneye doğru koşmaya başladı; elinde Fatma için gerekli olan 0 pozitif kan ünitesini taşıyordu.
"Allah'ım sen yardımcı ol, onu yaşat! Allah'ım onu yaşat! Allah'ım ona bir şans daha ver, bir şans daha! Onu bir daha asla yalnız bırakmayacağım" .Ameliyathaneye doğru koşarken, yol bo- yunca ettiği dualar farkında olmadan dudaklarından ardı ardına dökülüyordu.
Yasak olmasına rağmen, ameliyathanenin kapısından hızla içeri girdi. Fatma ameliyat masasında uzanıyordu, ameliyatı gerçekleştirecek olan doktor ise ona elektroşok uyguluyordu. Durumunun ne kadar ciddi olduğunu gördüğünde, Erol Bey, elindeki kan torbasını avuçlarında tutamayarak ameliyathanenin beyaz zeminine düşür- dü...
"Buraya nasıl girdi?! Çıkarın onu buradan!"
diye bağırdı görevli doktor,ameliyathaneye apar topar giren Erol Bey'i gördüğünde. Görevliler Erol Bey'i kollarından tutarak dışarı çıkarmaya çalışıyorlardı. Erol Bey ise çırpınıyor, dışarı çıkmamak için direniyordu.
"Bakın onu yaşatmak için elimizden geleni yapıyoruz. Eğer yardımcı olmak istiyorsanız, lütfen dışarı çıkın" dedi asistan hemşire Erol Bey'i tutarak.Erol Bey ise onların neler söylediğini duymuyordu bile, gözleri, ameliyat masasında göğüslerine yediği her şokta sallanan Fatma'nın cansız görünen bedenine kilitlenmişti. Çılgına dönmüştü adeta,
"Lütfen bırakın beni, onunla kalayım!! Lütfen bırakın!' diyen yalvarışlarına aldırmadı görevli doktor. Bunlarla uğraşmaya zamanı yoktu, her an hastayı kaybedebilirlerdi.
Görevliler, bağrışlar içerisinde yaka paça ameliyathaneden dışarı çıkardılar Erol Bey'i. Fatma'nın başındaki doktor, genç kadını hayata geri döndürmek için kalp masajı ve elektroşok uygulamaya devam etti."Kalbi cevap vermiyor doktor bey" dedi asistan doktorlardan biri.
"Elektroşoku arttırın" "Elektroşok hazır. " "Çekilin! 1, 2, 3"
"Bir kere daha 1, 2, 3" "Hiç bir cevap yok "Fatma'nın göğüslerini vuran elektro
şokun ardından, sensörden yükselen o ince ölüm sinyali kalbinin artık çalışmadığını ilan ediyordu... Yaşamla savaşı bitmişti artık.
"Tanrı günahlarını affetsin.'
dedi içinden ona elektroşok uygulayan doktor.Erol Bey ise büyük bir depremde tüm ailesini kaybetmiş bir baba gibi ağlıyor, haykırıyordu koridorda.
"Hayır ölemez o, yaşamalı!"Yaşatın onu! "
"Allah'ınızı seviyorsanız yaşatın! "
"Şimdi olmaz! "
"Bugün ölemez! "
"Hayır!"
"Bağırmayın artık Erol Bey. Doktorlar ellerinden geleni yapıyorlar"
Erol Bey'i kollarından kavrayıp, ameliyathaneye tekrar girmesine engel olmaya çalışan görevliler, doktorun elektroşok cihazını
elinden bıraktığını ve eldivenlerini çıkarttığını gördüklerinde son umut kırıntılarının da tamamen tükendiğini anladılar.Asistan doktorlardan biri dışarı çıkarak, koridorda sakinleşmek bilmeyen Erol Bey'e acı haberi,
"Elimizden geleni her şeyi yaptık ama maalesef, hastayı kaybettik" sözleriyle bildirdi.
Bu sırada, Erol Bey'in bağrışmaları üzerine hastanedeki diğer personel de ameliyat kapısının önünde toplanmıştı.
Hastanede yatan öteki hastalar ve onların yakınları da, feryat gan koridorları inleten bu olayı merak etmiş, odalarından birer, ikişer çıkmışlardı. Kat görevlilerinden ameliyathane koridorunda neler olup bittiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Erol Bey'in ortalığı çınlatan yakarışları, ameliyat sırası bekleyen hastaları duygulandırıyordu. Kendinde değildi artık, tüm kontrolünü kaybetmişti. Asistan doktorun 'hastayı kaybettik' sözünden sonra yalvarışları küfürlere dönüşen Erol Bey, koridorda gerginliği iyice tırmandırdı. Artık sakinleşmesi mümkün değildi, kendisini tutmaya çalışan görevlilerle boğuşması kavgaya dönüştü. Ameliyathane katına çıkan hasta yakınlarından bir ikisi, Erol Bey ile yumruk yumruğa kavga eden görevlileri ayırmaya çalışırken, onlar da kavgaya dâhil oldu. Birkaç dakika içerisinde hastanenin güvenlik görevlileri, yanlarındaki iki polisle ameliyathane katına çıkarak, koridorda kavga eden kalabalığı ayırmayı başardı.
Erol Bey'in, kavgaya girişmeden birkaç dakika önce çalmaya başlayan telefonu, hala daha arka arkaya çalıyordu. Telefonun diğer ucunda onu ısrarla arayan Sevgi Hanım'dı; şu anda eşinin neler yaşadığını tahmin bile edemezdi. Güvenlik görevlileri, diğer hasta yakınlarını sakinleştirmeye çalışırken, polisler de Erol Bey'i hastanenin ilaç kokan zeminine yüzüstü yatırarak ellerini arkadan kelepçelediler. Erol Bey, polislere karşın halen yerde çırpınıyordu; yüzünü beş on adım mesafedeki, kapısı açık ameliyathaneye çevirdi. Masada cansız yatan Fatma, tam karşısındaydı... Onun öldüğünü ancak o an kabullendi.
Polislerle çırpınmaya bıraktı artık karşı koymuyordu onlara..Dudaklarında acı bir gülümseme sessizce Fatmay'a seslendi'Güle güle küçük kız'
Kendini ellerini arkadan kelepçeleyen polislere teslim etti. Polisler, Erol Bey'i yerden kaldırarak, hastaneden dışarıya çıkartırken, onun gözleri hala Fatma'daydı...
O anda bir şey oldu; Tanrı'nın varlığının bir ispatı gibi, bir mucizeden de öte, bir film gibi. Sanki ameliyat masasında boylu boyunca yatan Fatma, başını yavaşça çevirerek, gözlerini açtı usulca ve Erol Bey'i izledi bir kaç saniye ve yeniden gözlerini kapadı.
Onun bu hareketini gören Erol Bey, tekrar bağırmağa başladı:
"O yaşıyor! O yaşıyor! O yaşıyor!" hemen arkasından da, ameliyathanede kalan son hemşirelerin koridordaki asistan doktora bağırışı geldi:"Kalbi yeniden çalıştı!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennete Suikast
Horror"Cennetten sevdiği erkek uğruna saçlarından sürüklenerek cehenneme atılan bir kadının hikayesine çağırıyorum seni." dedi doktor Erol bey....... !!! Cennet'e Suikast bir LUCİD çalışmadır!!!