5. BÖLÜM

295 26 6
                                    

   Okuyucular 200'ü geçti ama hala çok az :( Biraz daha destek lütfen...

   Donup kalmıştım resmen. Marco ve Chris? Tanrım...

   "Şey... Ben sizin akraba olduğunuzu bilmiyordum. Şaşırdım açıkçası," dedim sonunda konuşarak. Chris güldü ve "Dayım annenle tanışmadan önce ben seni tanıyordum tabiki, seni seviyordum yani. Fakat dayım annenle beraber olduğunu söyleyince çok sevindim. Belki böylelikle seninle yakın olabilirdik ve..." dedi fakat cümlesinin gerisini bana attığı o sevgi dolu bakışıyla tamamladı. Aslında Chris'ten utanmazdım ama yanımızda Marco'nun da olması biraz yüzümün kızarmasına sebep olmuştu.

   Marco derin bir nefes aldı ve ellerini birbirine vurarak "Evet bu kadar duygusallık yeter ben acıktım. Kremalı tavuk sever misin tatlım?"

   Tanrım Marco... Bir dakika? Bu soru bana mıydı? Acemilikle, sanki bir şeye gecikmişim gibi hızlı bir heyecanla "Şey... Tabi severim," diye cevap verdim. Marco beni başıyla onayladı ve elindeki paketlerle mutfağa gitti. Chris'le beraber kalmıştık ve yarıda kalmış bir meselemiz vardı ;)

   Marco'nun sesiyle yataktaki Chris'in altında kalktım ve beraber mutfağa indik. Marco bizi masaya buyur etti ve oturmam için sandalyemi çekti. Fazla kibar...

   "Evet! Menüde kremalı tavuk, elma dilim patates ve mozerella peynirli domates çorbası var. Tabakları uzatın bakalım!"

   Marco'nun böyle davranması hem bana garip geliyordu hem de hoşuma gidiyordu. Ayrıca komikti de. Onun bu şirin hallerine gülmemek imkansızdı.

   Sonunda yemeklerimizi bitirdik ve yemekler kesinlikle HARİKAYDI. Marco'ya teşekkür ettim ve ellerimi yıkamak için üst kattaki lavaboya çıktım.

   Ellerimi havluya durularken kapının dışında sesler işittim. Birden kapı açıldı.

   Marco?

   "Tanrım! Beni korkuttun! Burada ne işin var?!"

   Artık bağıramıyordum, sesim kesilmişti çünkü Marco beni kendine yapıştırmıştı ve dudakları ağzımı yeterince meşgul ediyordu. Öpüşü o kadar... tecrübeliydi ki. İyi hissettiriyordu. Daha sonra ellerini iyice belime kenetledi ve yavaş yavaş kalçalarıma iniyordu. Hayır. Bunu yapamazdım. Bunu Chris'e yapamazdım. Tanrım Marco onun DAYISI LAN. Hemen -zor da olsa- Marco'dan çekildim. Bunu yapmamalıydım. Bana şaşkın ve özür dilercesine bir şekilde gözlerime baktı. Ama ben yüzüne dahi bakamıyordum.

   "Bunu... yapmamalıydın. Chris... O senin yeğenin. Benim sevgilim. Annem de senin sevgilin. Bunu neden yaptın?"

   "Neden yaptığımı ben de tam bilmiyorum. Bana bir şeyler oluyor Katherine. Seni gördüğümden beri doğru düzgün uyku uyuyamıyorum. Her yerde sen varsın. Annene bakamıyorum artık. Chris seni uzun zamandır seviyor belki siz beraber olursanız senden uzaklaşabilirim diye düşündüm ama olmuyor. Senin olduğun ortamın havasını solumak bile içimi kıpır kıpır ediyor..." Marco biraz bu dediklerine şaşırmış gibi duraksadı, sonra devam etti.

   "Siktir... Bunları söylediğime inanamıyorum. Ben özür dilerim Katherine. Çok özür dilerim duygularımı sana açmamam gerekirdi."

   O an Marco'nun o kadar acınacak bir hali vardı ki... Sanki kışın soğukta kalmış ve ısınacak sıcak bir yuva arayan kedi gibiydi. Sanki onu geri çevirsem, soğuktan donup ölecekmiş gibi. Ona, onun o derin mavi gözlerine, kıvrımlı dudaklarına dayanamadım ve öpüşümle kalbini ısıtmak istedim. Dudaklarına yapıştım.

   Marco, kesinlikle bu dünyadaki en muazzam şeydi.

CENNETİN YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin