Kalp kırılır ve tamir edilir. Vazo kırılır ve yapıştırılır. Elin kesilir ve iyileşir. Ama söz söylenilirse geri alınamaz. Su damlaları yere düşer ve tekrar gökyüzüne çıkar. Kağıt kullanılır ve tekrar kullanılır. Ama beyine giren bir şeyin geri dönüşümü yoktur. Ya silinir ya kalıcı olarak kalır.
Şahsen ne hakkında yazacağıma karar veremiyorum. Çünkü bundan önceki onlarca denemem de başlıklar bulmuş hikayelerimi yazmışımdır. Devam ettirmek için milyonlarca yeni şey bulmuş fakat beynim hepsini geri çevirmişti.
Bugün bu yazıya yada denemeye her neyse başlamak için günündeyim. Size kilomdan , yaşımdan, nerde yaşadığımdan söz etmeyeceğim. Çünkü kilonuz sizin kilonuz, yaşınız sizin yaşınız olacaktır. Yani yapacağımız şey : EMPATİ!Herkesin önerdiği şeyi yapacağım ve kimseye çok güvenmeyip yazı yazacağım.
_______________________________________________________________________________________________
Aile içinde kavgalar, sırlar, gizlilik, özel hayat. Hepsini içimizde tutmak zordur. Az önce birisiyle kavga ettim ve ona benimle bir daha konuşmayacağım bir şey dedim. Hayır küfretmedim. Sadece "sen kötü karakterlisin" dedim. Ve alındı. Ve bu alıngıdan asla çıkamayacak. Ve ben bu aptallığım için kendimi kesebilirdim. Ama korkuyorum. O yüzden oturduğum daha çok yattığım yatakta kendimi yiyeceğim. Çünkü başka çarem yok. Anlatsam sıkılacak insanlar. Yazsam bıkacak kağıtlar var etrafımda. Bu yüzden bende ikinci seçeneği seçip yazı yazmayı denedim. Çünkü bana hep dedikleri şey : "Kimseye o kadar bağlanma , yazı yaz ,resim çiz."
Küçükken yaptığım resimleri saatin altına asardım. Hatırlıyorum. Herkes güzel şeylerle överdi beni. Şu an yaptığım şeyleri gösterdiğimde çoğu zaman dedikleri şey, bir şey demiyorlar, çünkü bakmıyorlar bile! Bunu hissettiğimden beri bazı şeylerin boş olduğunu anladım fakat yapmaktan çekiniyorum. Böyle insanlar kendini kavgaya verir fakat burda da boş çıkaran ben boş bir özgüvensizlikle karşınızdayım. Arkadaş çevrem geniş fakat bunu büyütecek bir güvenim yok. Ne de kavga edecek.
Çok konuşurum ve çok dinlerim. Araştırmaya bayılırım fakat benim sözlerime inanmazlar dediğim gibi gevezeyim. Herkes bu yönümden bıkkın. Ben onların kötü bi yönünü diyince ömür boyu müebbet.
Kendimi övmeye bayılırım. Zekamı , çekiciliğimi. Herkes öyle olmadığımı düşünsede. Boşversenize zaten öyle değilim. Yanımda, çok yakınımda. Benim hiçbir şey yapamayacağımı söyleyen bir insan var. Sürekli beni ezmek istiyor. Gerçekten de hiç iyi anlaşamıyoruz. Çünkü biz aynı karakterliyiz. Ben ondan daha zekiyim o ayrı bir sey.
Daha sonra başka insanları benimle karşılaştırıp "o senden daha iyi daha zeki"diyen akrabalarım var. Ve ben onlari sevmiyorum ne kadar seviyor gibi göstersemde. Kuzenlerimin yarısıyla görüşemiyorum bile ve biliyorum ki o ilkokuludaki hayat bilgisi dersinde dedikleri gibi hiç birşey yapılırken bize sorulmuyor. Ve sebebi sorulunca "Biz ne sokağın soytarıcısı ne de evin kralı değil"'mişiz. Çokta umrumda.
Iyi şeylerde var tabi. Ama anlatmak istemiyorum. Onlarda içimde kalsın. Anlatıpta atmıyayım onları.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
23 Kasım 2011Oğle arası, sıraya başımı koymuş ellerimle saçlarımı karıştırırken önümde ki arkadaşa baktım. 6 sınıfa giden Mustiğe döndüm.
"Sence ne yapmalıyım?" Dedim ince bir sesle
"Seviyorsan git söyle, bu aptallıkla evde kalmazsın hem" dedikten sonra zil çaldı.
"Hadi ben gidiyorum" diyerek kapıya yöneldi.
"Ben aptal değilim" diyerek bağırdım. Karşımda iki seçenek vardı.