Saçma alarma küfür ederek uyandığım bir günden hepinize selamlar mahkûm dostlarım...
Hey,hey korkmayın mahkûm derken eğitim mahkûmlugunu kast ettim. Bu benzetmeme buruk bir gülümseme atarak yatakta oturur pozisyona geçtim.
Hiç mesaj yok... Hmm... Bu güzel bi şey demekki hâlâ sevilmiyorum ne de hoş(!). Sabah olduğunu ancak saatten anlayabildiğim çatı katımı seviyorum ve okula gitmek en çok da bu yüzden eziyet gibi geliyor. "Ve,evet günlük yaşam testinin zamanı geldi"diyerek yatağımdan kalkıp banyoya yöneldim. Banyo kapısının pervazındaki çizgileri görüp yarım bir gülüşle parmaklarımı çizgide gezdirdim. Demek ki bir tek benim anneme ait bir özellik değilmiş bu.
Kafamı havaya kaldırıp yola çıkmaya hazırlanmış göz yaşımın önüne taş koyarak banyoya giriş yaptım. Aynadaki yansımama bakıp elimi yüz hatlarımda gezdirdim. Tamam,güzeldim ama eskiden,artık mor gözleri olan,fazlasıyla çıkık elmacık kemiklerine sahip bir zombiydim. Üzerimi çıkarttım ve duş kabininin kapısını açıp içeri geçtim. Musluğu soğuk tarafa çevirerek sonuna kadar açtım ve altında soluğumu tutup gözlerimi kapattım.Su aktıkça yaşamdan arınır gibi hissetmemi sağlıyordu,yağmuru da bu yüzden seviyordum sanırım yürüyen bir duştan farkı yoktu. Gözlerimi açtığımda istemsiz bir şekilde titreyen alt dudağımdan ve moraran vücudumdan anladığım üzere yaşıyordum,kısa bir duştan sonra bornozumu giyerek odaya geri geçtim ve iç çamaşırlarımı üzerime geçirdim. Dolabın önüne geçip simsiyah olan kıyafetlerden her hangi birini seçtim. Elime gelen siyah kot şort ve siyah baskılı tişörte bakarak umursamaz şekilde kafa salladım. Giydiğim kıyafetlerin ardından koyu sarı tonlarındaki saçlarımı toplayıp tepeden bir topuz yaptım,saçlarıma dokununca her zamanki gibi aklıma annemin gelmesini önleyemedim. Saçlarımı her taradıgında "Bir prensesden farkın yok."derdi gülümseyerek,artık o prenses saçlarını taramak bile umrumda deil.
Kapşonlu sweatimide elime alarak aşağıya indim. Arkamdan bağıran babama ve çok tatlı(!) hanıma cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan kapıyı çekerek çıktım. Aslına bakarsanız dışardan her gencin imreniceği bi hayatım olduğu doğrudur. İstediğim herşeye ulaşabilicek maddiyata sahibim,bilmediğim bi yerde bilmediğim bir kaç evim var,son model bir arabam var,ve daha bir çok şey... ama ben yolda mendil satarken onu mutlu edebilicek bi olay yaşayan o küçük çocuğun hayatına imrenirim... Dışardan bakmakla yaşamak aynı şey değil derlerdi ve ben buna inanmazdım,doğruymuş.
Ben bunları düşünürken önünden geçtiğim bir arka sokak dan gelen bağırtılar dikkatimi dağıtmıştı. İçimdeki meraklı maymuna her zaman yenildiğim gibi yine ve tekrar yenilmiştim işte. Kafamı uzatıp neler döndüğünü anlamaya çalışırken iri yarı bir adamın kendinden kat kat küçük olan genç çocuğa acımasızca darbeler indirdiğini gördüm. Çocuk tahminen benim yaşlarımda,sarışın ve oldukça harap olmuş bi haldeydi. Neden bilmiyorum ama içimdem ona acımak geldi. Karşısındaki adama "Biliyorum suçluyum ama nolur affet annem içindi."dedi ve o pislik herif bu lafa sadece kahkaha atarak çocuğun midesine bir tekme daha attı. Bu kadarıda fazlaydı ama ne yaptı,nasıl biri bilmiyorum umrumda da değil ama annesi için yapmışsa onu kurtarmam gerek diye düşünüp olayın içine atladım. Tamam yavrum, Arafım atladın ama sen adamın 5te 1i bile değilsin deyişinizi duyar gibiyim. Doğru değilim ama ezsin mi sarışını napayım yani. "Bırak lan çocuğu!!!"diye bağırdım adama gür bir sesle kapüşonun ardından. "Sen kimsin lan?"diye kabaca bir cevapla karşılık verince attı tabi şartellerim. Yürüyüp sarıyla bunun arasına girdim ve kapşonu kafamdan çıkartıp buna pis bi sırıtış atarak "Azrailin koçum."diye cevap verdim. Pislik herif bana şaşkın bi ifadeyle bakarken bacak arasına sert bi tekme indirdim. Ben beton gibi kalır korkusuyla tekme atarken,o hemen devrilip acı çekmeye başladı. Salak salak etrafa bakan sarıyı kolundan tutup "Koş!"diye bağırdım. Demekki sarışınlar salak olur teorisi bi tek kızlar için geçerli değildi. Adama kaç demesem oturup izliycek saf herif... Tabi biz böyle sonsuza kadar koşamiyacagimiz için ben bu sarıyı kolundan tutup karanlık bir apartmana soktum. Merdivende oturup soluklanırken beni izlediğini hissedip ona döndüm. Birbirimize bakarken birden "Neden?"dedi. Bende "Ne neden?"dedim. " Neden beni kurtardin?"diye sordu yumuşak bir ses tonuyla. "Çünkü öyle olmalıydı."diyip önüme döndüm. Gülümsediğini anlayabiliyordum ve bu nedense gerilmeme sebep oluyordu. Yanımda soluk alıp vermesiyse kalbimin ritmine farklılık katıyordu. Birden elini koluma değdirdi ve yara izlerimde parmaklarını gezdirdi. Bu irkilmeme sebep oldu ve tabiki sinirlenmeye. Kolumu çekip ayağa fırladım ve "Keşke kurtarmasaymışım! Keşke bıraksaymışım da o orangutan ezşeymiş beynini!!! Salak!"diyip arkamı döndüm ve kapıyı açtım ama koluma yapışan el nedense hareketlerimi sınırlamıştı. "Özür dilerim. Gitmesen..."diyince birden tüm tüylerimin urperdigini hissettim. Yerimde sabit bi şekilde beklerden birden inleme sesiyle arkamı hızla döndüm. Basamağa oturmuş kafasını tutarken çok çaresiz görünüyordu. "Bekle burda geliyorum şimdi."dedim kafasıyla onayladıktan sonra apartmandan çıktım caddeye yönelip en yakin eczaneden ağrı kesici ve pansuman için birşeyler alıp hızla geri döndüm kapıdan girince kafasını duvara yaslamış uyurken buldum onu. Yanına yaklaşınca yüzünün gerçekten güzel olduğunu fark ettim. Sapsarı saçları vardı benimkine oranla daha da bir sarıydı,yüz kemikleri oldukça çekici duran hatlara sahipti,uyuduğu için göz renklerini göremiyordum,anlina yapışan kan olmuş perçemleri ona acimama neden oluyordu. Bu şekilde pansuman yapamazdım,kafasını dizime koyup pansuman yapmaya başladım kaşı yarılamıştı,anlı ve dudağı da kanıyordu oldukça fazla darbe almıştı ve bunlara rağmen pansuman boyunca hiç uyanmadı. Bu korkmama sebep olmuştu. Omuzuna parmak ucumla dokunarak, "Hey! Uyanmalısın!Sarı şey kalk hadi."diyerek bi kaç kez dürttum gelen cevap orda isterse 3 gün bile kalmamı sağlıcak türdendi. "Çok yorgunum melek kalpli 1 haftadır uyumuyorum biraz daha beklermişim."dedi uykulu bi tonla. Üzerimdeki sweati çıkartıp onun üzerine serdim ve öylece oturdum. Sadece onu izledim ve düşündüm ben neler yapıyordum böyle. Hani acımak yoktu. Hani ben caniydim. Şimdi niye burda bir çocuğa pansuman yapmış ve ona yastık oluyordum. Bu kadarı gerçekten fazlaydı,benim için bile.
Birden harketlenmesiyle irkildim ve ona odaklandim birşeyler mırıldanıyordu ve içinden sadece anne,nolur bana acı ve suçsuzum kelimeleri anlaşılıyordu. Kötü bi rüya gördüğü kesindi çünkü ağlamaya başlamıştı. Uyandirsam daha iyi olucak diye düşünerek uyandırma çabalarına girdim ve birden sıçradı. Kalkmasıyla bana sarılması bir oldu ve hala ağlamaya devam ediyordu. Garipsemiştim çünkü daha önce hiç bir erkeğin aglamasina şahit olmamıştım. Ellerimi sırtına koyup geçti diyebildim sadece... Geçti,herşey yolunda. Ben yanındayım.
Genç kız bunları sadece ağzından çıkan bir kelime olarak görürken kader... O hiç sevmediği kader bu kelimeleri âdeta hayatlarına işleyecekti oysa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE #Wattys2017
ChickLitEvrendeki gelmiş geçmiş en korkunç yaratık nedir sizce? Yırtıcılar... Ejderhalar... Dinazorlar... Caniler... Seri katiller... Bilemediniz... Hiç biri. Bu evrendeki gelmiş geçmiş en korkunç yaratık kaybedecek hiç bişeyi olamayan insandır. Ancak...