23. Bölüm -FİNAL- "Sensiz kifayetsiz kaldı kelimeler..."

187 10 26
                                    

Bu hikayemde herhangi bir medya paylaşmamıştım. Final bölümünde tüm hikayeyi kapyasan bir şarkı paylaşmak istedim. Dinlemenizi tavsiye ederim :)

Aynı zamanda hiçbir ithafta da bulunmadım. İlk ve son ithafımı MorumsuSey'e yapmak istiyorum.

Hikayemi okuyup desteklediğin için teşekkürler :)))

Öyleyse son bir kez daha okumaya nedersiniz? Umarım beğenirsiniz...

İyi okumalar dilerim ;)

Kulağımda kulaklıklarım okuluma doğru yürürken şarkı dinleyerek zaman geçiriyordum. Ağaçların yaprakları sonbaharın varlığını kanıtlarcasına sapsarıydı. Önümdeki ağaçtan sessizce düşen yaprağı izledim ve geçerken üzerine basıp çıkardığı sesi dinledim. Bir yerlerden gelen toprak kokusu kafamı kaldırıp gökyüzüne bakmama sebep oldu. Bulutlar kararmıştı. Yağmur yakında bastırırdı. Adımlarımı sıklaştırıp yağmura yakalanmamaya karar verdim.

Okula girdiğimde aynı sınıfta olduğum bir grup kız köşeye geçmiş keyifle çene çalıyordu. Biri beni görüp el salladı.

"Cemre sen de gelsene?" Telefonuma gelen mesaj sesiyle telaşlandım.

"Biraz sonra." Dedim ben de ona el sallayarak. Sen bilirsin dercesine omuz silkip konuşmasına devam etti.

Dolabımın yanına geldiğimde telefonumu elime aldım. Mesaj Ege'den gelmişti.

"Günaydın :)))"

"Günaydın :)" Yüzüm mesajımda olduğu gibi gülümsemiyordu.

Mesajın Onur'dan geldiğini düşünüp heyecanlanmıştım. Ama değildi. Bir haftadır yaptığım gibi...

Okulun başladığı benim İstanbul'da bulunduğum bir hafta...

Kafanız mı karıştı? Pekala biraz geriye sarıyorum öyleyse...

İzmir'de geçirdiğim son zamanlarda Ege ve Alkım stajdaydı. Onur'sa bir süredir çalışmaya başlamıştı. Bunlar gerçekten normal şeylerdi. Ben de staj yapmıştım sonuçta değil mi?

Ancak şöyle olmuştu. Alkım ve Ege'yle elimizden geldiğince görüşürken Onur yavaş yavaş gözden kaybolmuştu.

Başlarda bunu sıkıntı etmedim. İş hayatına yeni atılıyordu ve kendini gösterme hevesiyle fazla çalışıyordu. Bir süre sonra sadece telefonla konuşur olduk ve bazen onu bile yapamıyorduk.

Dönmeme iki gün kala dışarı çıkmasına gerek kalmasın diye şirketlerine gittim. İçeri girmemiştim. Dışarıda bekliyor öğle arasına girdiğinde yakınlarda bir yere gideriz diye düşünüyordum. Olması gereken saatte aradım. Hala çalışıyordu.

"Alo?"

"Alo. Öğle yemeğine ne dersin?"

"Ah şey ani bir toplantı çıktı. Onun için hazırlanmam gerek. Sonra görüşelim olur mu?" Ben tam ağzımı açacakken telefon kapandı. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

Ben sadece iki gün sonra gidiyorum demek istemiştim. Sonralar tükenmişti artık...

Neler olduğunu anlayamıyordum. Birden bire bu iş sevdası da nereden çıkmıştı?

Biliyorum mesaj çekebilirdim ama gurur yapmıştım. O beni her fırsatta uzaklaştırırken daha fazla nasıl yanaşabilirdim ki?

İstanbul'a döndüğümde bir şeylerin bittiğine kanaat getirdim. Onun açısından... Kendime ağlamamak için söz verdim ancak ilk gün için bir istisna yaptım. Kimseyi kandırmaya gerek yoktu. Ben onu seviyordum. Telefonuma gelen her mesaj veya aramada acaba o mu diye baktım bir hafta boyunca. Elimde olmadan...

Kalbime KilitliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin