İçeri girip oturduğumda 2 tane şık giyimli insanla karşılaştım. Kadın dar ,dizlerine kadar etek ve beyaz gömlek giymişti.Bakımlı ve güzel duruyordu. Yani kısaca buraya ait değildi.
Sessizce etrafı süzerken takım elbiseli adam bana gülümsedi ve elini uzattı. 1-2 saniye şaşırıp eline boş boş baksamda bu uzun sürmedi ve hemen tepki verip elini sıktım.
''Ben Murat Bağcı Besnacım. İstanbul Bilgin Koleji'nin temsilcileriyiz,senin için buradayız'' dedi ve güzel dişlerini göstererek sırıttı. Adam sırıtırken benim kafamda BİLGİN KOLEJİ- İSTANBUL- BEN - NE ALAKA kelimeleri cirit atıyor,tepki vermemi engelliyordu.
''Okulumuzun ismini duydun mu bilmem ama gayet prestijli bir okuluz. Bu seneki projelerimizden biride Doğuda veya Batıda, nerede olursa olsun yetenekli ve zeki öğrencilere daha iyi eğitim sunmak. Geçen hafta yapılan sınav sonuçların incelendi ve notların dikkate alındı. Tam olarak bir yeteneksin hayatım. Müdürün Mustafa beyle de konuştuk ve senin önünde çok uzun ve güzel bir eğitim hayatının gözüktüğü konusunda hem fikir olduk .Ve sana çok özel bir teklifle geldik. Bu teklifi sana Ayten hanım detaylı olarak anlatacak.Bizim şimdi Mustafa beyle birkaç öğrenciyle daha ilgilenmemiz gerek.Sen Ayten hocanla rahat rahat konuş '' dedi ve siyah deri çantasını alarak gülümseyip odadan ayrıldı.
Ben hala hangi sınav olduğunu anlayamamıştım. Okulumuzun eğitimi gayet iyiydi,hemen hemen her hafta hazırlık sınavları ve denemeler olurduk. Sanırım bu adamda bu sınavlarda bir tanesinin sonuçlarından bahsediyordu.
Ben kadına vaatle ve 'artık konuşsanda bana acı çektirmesen' der gibi bakarken kadın eteğini ve saçını düzeltip gülümsedi ve konuşmaya başladı.
''Adım Ayten hayatım . İstanbul Bilgin Kolejinin rehberlik ve dış bağlantılarıyla ilgilenirim.Senin gibi yetenekli ve güzel öğrencileri bulmak benim işimdir.İlk olarak sana bir soru sormak istiyorum. İstanbul hakkında ne biliyorsun?''
Beynim birden durdu. Mülakat gibi bir şey miydi bu? Ben böyle anında sorulunca cevap veremezdim ki.Ama çabuk düşünmem lazımdı hem de çok çabuk.
''1453 yılında fethedildi'' dedim ve yüzümü buruşturup bu işin nereye varacağını kestirmeye çalıştım.
Kadın gülümsedi ve '' Besnacım ben seni mülakata falan almıyorum sadece ne düşündüğünü merak ettim.Yani sever misin,gitmek istedin mi hiç, yada önceden gittin mi?'' dedi ve gülümsedi.Birden oda fazla sıcak gelmeye başlamıştı.
Kafamı boşaltıp ''Sınıfımda herkesin ilgisini çeken bir yer .Genelde kızlar konuşurken duyuyorum. Diziler sayesinde özeniyorlar galiba.Sonuçta büyük ve masmavi bir denizi var. Belki size denizi var demem komik gelebilir ama ben hiç deniz görmedim.İstanbul'u haberlerde görüyorum,cinayetler,olaylar ve kalabalık. Bana çok uzak.Bu yüzden pek bir şey bilmiyorum'' dedim ve gülümsemeye çalıştım.
Ben böyleydim işte. Heyecanlanınca saçmalardım. Bu sefer baya saçmaladığımı kadının kaşlarını çatıp duraklamasından anladım. Birkaç saniye sonra ise gamzelerini gösterecek şekilde gülümseyip kağıda notlar aldı.
''Ah Besnacım nasıl sekersin sen öyle. Seni gerçekten küçük kardeşime şuan çok benzettim. Kesinlikle İstanbul'a geldiğinde tanışmalısın'' dedi ve göz kırptı.
Ben kadına İstanbul'u sevmem diyordum kadın beni kardeşiyle tanıştırmak istiyordu. Ama kim olsa böyle bir teklife karşı asla benim ki gibi bir tepki vermezdi.Sanırım fazla kabaydım.
"Bu arada Besna dikkatimi çekti de,konuşma tarzın çevreye göre çok düzgün. Çok mu kitap okuyorsun?" diye sordu.
"Annem bana hep kitaplardaki gibi konuşmamı,etrafıma bakmamamı söylerdi. İleride bu köyden ayrılacağımı ve gideceğim yerlerde kitaplardaki gibi konuşulur derdi.Benimle bu konuşmayı yaptıktan 1 hafta sonra vefat etti ve bende bunu sorumluluk haline getirdim. Okulun sağlayabileceği kitapların hepsini okumaya çalıştım" deyip koltukta rahatsızca kıprandım.Kendimi veya ailemi anlatmayı sevmezdim,bunlar bana özel şeylerdi.Kadının yüzü önce aydınlandı daha sonra soldu.
"Annen ve baban için gerçekten üzgünüm Besna. Annen gerçekten mükemmel bir kadınmış. Sana çok büyük katkılar sağlayacak bir şeyi yapmanı sağlamış" dedi ve buruk bir şekilde gülümsedi.Evet biliyordum,annem gerçekten mükemmel bir kadındı.
''Evet simdi asıl konumuz.Senin daha iyi bir eğitim almanı bizde,hocaların da ailen de çok ister eminim. Bizim burada olma nedenimiz de bu . Ailenle iletişime geçeceğiz ve bu konuyu tüm yönleriyle konuşacağız. Seni ilerleyen zamanlarda Bilgin kolejinde görmek istiyoruz.Sakın korkma İstanbul'dan yada derslerden. Eğer her konuda anlaşırsak ,ki anlaşacağımızı umuyorum çok iyi olacağına emin ol. Tüm eğitim ve ev masrafların okulumuz tarafından karşılanacak.Maddi tarafı sen sakın düşünme. Unutma bu iş öyle bir kerede reddedilecek bir şey değil.Küçümsenecek asla.'' dedi ve yine gamzelerini göstererek gülümsedi. Ne zaman gülümsemeyi kesecekti bu kadın? Sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı.
Ne demeliyim karar veremiyordum. Sonuçta her gün burs teklifi almıyordum.İlk defa böyle bir şey geliyordu başıma.Kadın bana bir çırpıda yepyeni bir hayat sunuyordu.
''Gel canım okulumuzu sana internetten göstereyim,belki o zaman bir tepki verirsin''dedi ve yerinden kalkıp bilgisayara doğru ilerledi.Bende peşi sıra yürüyüp yanında durdum. Zarif parmaklarıyla klavyeyle İSTANBUL ÖZEL BİLGİN KOLEJİ yazdı ve tıkladı. Resimlere geldi ve ağzım hiçte hoş karşılanmayacak bir şekilde açık kaldı. İlk resim okulun binasıydı.Gerçekten,güzeldi.
Gri taştan örülmüş duvarları vardı ve çok büyüktü. Bizimki bir köy okuluydu tamam küçüktü ama yinede bu kadar büyük olabileceğini tahmin etmemiştim. Etrafında yeşil ağaçlar ve küçük küçük çardaklar vardı.Okul hariç heryere benzetebileceğim bir yerdi. Işıl ışıl ve temiz.
İkinci resim ise bir mezuniyet törenindendi. Havadaki kepler fotoğrafta yakalanmıştı.Çok kalabalıktı. Eğer mezun olan bu kadar öğrenci varsa bu lise kaç kişilikti Allah aşkına?
Üçüncü resim bir sınıf fotoğrafıydı .Kızlı erkekli karışık yaklaşık 30 kişilik grup kameraya gülümsemişti. Kızların üzerinde lacivert ve koyu siyah çizgili etekleri vardı. Siyah uyumlu ceketleri. Eteklerinin hepsi aynı boyda ve güzel duruyordu. Erkeklerde ise lacivert pantolon ve beyaz gömlek vardı. Bizim okulla asla kıyaslanamazdı kısaca. Biz kırmızı siyah bir etek ve lacivert kazak giyerdik . Soğuktan korunmamızı sağlayacak kalın yün çoraplar.Saçlarımız toplu olmak zorundaydı ve açık olmasına izin verilse bile kimsenin sabah bunla uğraşacağını sanmıyordum.
Hayal ettim. Eğer anlaşılırsa ve Ayşe annem beni eğitimim için gönderirse ,gerçekten bu okula gidecektim. Peki nasıl olurdu.. Uyum sağlayabilir miydim?Onlardan biri gibi görünebilir miydim?
Kadının yumuşak sesiyle monitörden gözlerimi ona doğru çevirdim.
''Okulumuzu nasıl buldun peki ''dedi gülümseyerek.Bir kaç saniye yüzüne boş boş baktım. Bu okulda okuyan her öğrenci bu koleji çok beğenirdi zaten,kadın bunu bilerek konuşuyordu.
''Çok güzelmiş,büyükmüş'' dedim ve gülümsemeye çalıştım.Kadın özgüvenle bana döndü.
''Beğeneceğini tahmin etmiştim aslında,merak etme dışı kadar içi de güzeldir'' deyip ayağa kalktı.
''Siz öyle diyorsanız tabi öyledir''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
أدب نسائي"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...