MULTİMEDİA; Kızların yatağı.
Pirinç pilavını tabaklara yerleştirirken bir taraftan da pis pis kızlara bakıyordum, onlar yüzünden pilavın dibi tutmuştu! Herkes tabağını önüne alırken kimsenin ağzını bıçak açmıyordu, ta ki Murat Berfü'ye sataşana kadar zaten sonrasında ortalık kaos yerine dönmüştü.
"Kız çirkin tuzu uzatsana."
"Çirkin ebendir be!"
"Sen ne karışıyorsun sarışın?"
"Buğracım kıt mısın onun saçları bal köpüğü."
"Sen neden Buğra'ya Buğracım diyorsun, bana Egehancım de turşum."
"Lan yavşak, uçarım buradan sana ha!"
"Kızlar, anlaştığımızı sanıyordum?" dedim tıslayarak. Hepsi parmakları ile karşı tarafı gösterdi ve hep bir ağızdan "İlk onlar başlattı!" diye bağırdı. Sinirle gözlerimi yumarken dudaklarımı büzüştürdüm. "Kanka, maymuna benzedin yalnız." diyen Buse'nin kafasına vurdum usulca. Ardından kapı çalana kadar çıkan tek ses çatal kaşık sesiydi. Karen kapıyı açmak için ayağa kalktı ve bir süre geri dönmedi. Karan kaşlarını çatarak kapı tarafına döndü, "Nerede kaldı bu kız?"
"Ben bakayım." diyerek ayaklandım, ancak kapının önünde yiyişen bir Karen ile Berk ağabey beklemiyordum elbette! Hafifçe öksürerek onları ayırdım, ardından hep beraber salona döndük. Karen'in yanaklar biraz allı morluydu lakin ona da yapabileceğimiz bir şey yoktu. Neyse ki daha fazla kavga gürültü olmadan yemekleri bitirmiş, salona sıkış tepiş bir şekilde oturmuştur. Elimdeki cipsten büyük bir avuç alarak gözlerim büyük bir şekilde televizyondaki filmi takip ediyordum. Berfü "Kes onun kafasını kızım, hadi!" diye bağırırken, Buse ona destek çıkıyordu.
"Nasıl kızsınız lan siz? İnsan iki korkar çığlık atar anasını satayım, korku filmi izliyoruz lan."
"Sus Murat, en heyecanlı yeri." dedi Almira ağzındaki turşuyla, sanırım aralarında tek korkan bendim. Karan elini arkamdan koltuğa uzatınca, omuzum da gibi durmuştu. Heyecandan titrerken Karan bunu yanlış yorumlamış olacak ki kolunu aşağıya indirip beni kendine çekti. Kulağıma yaklaşıp "Korkma, ben buradayım." dedi. BENDE ONDAN KORKUYORDUM YA ADAM! Usulca kafamı sallarken başımı televizyondan çevirmedim.
Daha sonra sebebi belirsiz bir nedenle Murat Berfu'yu baş aşağı çevirmiş, Berfu de ayağı ile Murat'ın kafasına tekme atmıştı. Murat kafasını tutunca da, Berfu kafa üstü yere düşmüştü. Bu görüntüye biz bile gülerken Egehan Almira'yı öpmüştü ve Almira iki tur onu kovalamıştı masanın etrafında. Buğra ise Buse'nin saçını çekip bir kaç tel koparmış ardından da savunma olarak "Berbere soracağım lan, sarı işte." demişti. Buse ise "Ödeşeceğiz" diye bağırarak çocuğun tek tek saçlarını yolmaya kalkmıştı. Müdahale etmeye çalıştığımda Karan başımı göğsüne yaslayarak, "Biz karıştıkça bir daha ki sefere kötü oluyorlar, bırak tüm nefretlerini kussunlar." demişti.
Sonuç olarak Almira hâlâ Egehan'ı kovalıyor, Berfu Murat'ın omuzunu ısırıyor, Buse ise Buğra'yı yoluyordu. Karen ile Berk ağabey ise gizliden gizliye el ele tutuşuyorlardı. Bir an kendimi Yaprak Dökümü'nde hissetmedim değil hani, kimin eli kimin cebinde belli değildi resmen. Neyse ki kimse hastanelik olmadan günü bitirebilmiştik, Karanlar gittikten sonra ortalığı gelişi güzel bir toplayıp odalarımıza dağıldık. Merdivenleri çıkıp başımı alt kattaki Buse'ye sarkıttım.
"Yine olay çıkardınız? Ne zaman anlaşacağız?"
Çaprazdan Almira kafasını çıkartıp bana baktı. "Biz olay çıkarttık eyvallah da, sen karışmadın ne ayak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik #Watty2016
Подростковая литератураYaklaşık iki yıldır sevdiğiniz çocuğu uzaktan izlerken, arkadaş grubunuzun onun çantasına attığı bir mektup ile kendinizi birden onun karşısında bulsanız ne hissedersiniz? Ve o çocuk sizden mektuptaki kişiyi bulmak için yardım istiyorsa, sanırım ben...