25.Bölüm

45.3K 1.2K 79
                                    

Geceleri bölüm yayınlamayı sevdiğim doğrudur...

Geceleri bölüm yayınlamayı sevdiğim doğrudur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yaşadığım çaresizlik aklıma geldikçe evin tüm duvarlarını yumruklamak istiyordum. Gücüm yetebilse evi yıkardım. Ama elimden gelen basit planlarla hıncımı, nefretimi köreltmeye çalışıyordum. Murat'ı hayatımdan çıkarmak bahçede bir başına bırakıp gitmek kadar kolay olsaydı keşke.

Acımı hiçe saymış olması ondan nefret etmeme bir sebep daha veriyordu. Avucumun içine bıraktığı asi duygular beni tamamen değiştirmişti. Yaşadıklarım, kaldırmak istemediğim birçok duyguyu beraberinde getirmişti.

Şimdi ise mutfakta bu duygulardan arınmaya çalışıyordum. Arınmakta ki amacım, ilk önce su içmekti. O adama bağırırken yanan boğazımı ferahlatmam gerekiyordu. Suyumu içtikten sonra mutfaktaki masaya oturdum. Kolumun birini sandalyeye diğerini de masaya dayadım. Kafamı eğdim istemsizce. Dik tutamadım başımı. Bedenim hırpalanmaktan, düşünmekten çok yorulmuştu.

Kafamı aşağıda tuttukça gözlerim doluyordu. Haykırarak ağlamak yerine bir şeyleri paramparça ederek ağlamak istiyordum. Yıkarak kendimi tatmin etmek istiyordum. O kadar fazlaydı ki her şey...

Sinirim akan burnum yüzünden hat safhalara çıkarken işittiğim ayak sesleriyle kafamı dikleştirdim anında. Birkaç adım sesinden sonra mutfağa bir adam girdi. Orta boylu genç biriydi. Elindeki büyük tepsiyi tezgâha bırakana kadar beni fark etmedi. Eğik tuttuğu başından dolayı bende onun yüzünü göremedim.

Tepsiyi bıraktıktan sonra arkasını döndü. İkimizin de gözleri buluştuğu o kısa anda aklımıza gelen şeyler birdi. Bir adet kırılan dal, uçan kadın ve acıyan omuz... İşte hikâyemizin başlangıcı...

Gözlerini kıstı yavaşça. Yüzünde ki ifade beni gördüğüne mutlu olmadığını anlatmaya yetiyordu.

"Yere ayak basabilmeniz ne hoş," dedi.

Ne diyordu bu çocuk? Bana laf çarpıtmaya mı çalışıyordu? Kıstığı gözleri özgüven dolu sözlerinden sonra alaylı bir bakışa yerini bıraktı. Kafamı dikleştirdim. Burnundan kıl aldırmayan bir görünüşe büründüm. Gözlerim kısık bakıyor, suratımda hain bir duruş, kafam dik...

"Dalla gelmemi mi tercih ederdin yoksa?"

"Yapmadığınız şey değil! Eğer öyle olsaydı şaşırmazdım," cevap vermesine dayanamıyordum. İçimde ki saldırganlık hissi kelimelerimi esir almıştı. Her ne kadar bu asi kız bana benzemese de bu çocuğa meydanı bırakmayacaktım. Görülmemiş hesabımızı kapatacak, attığı kazığın hesabını soracaktım.

"Ağaç kesilmemiş olsaydı denemeyi teklif ederim." Bakışların da sakinlik yoktu. Patlamak üzereymiş gibi duruyordu. Sanırsam o gün canı çok yanmıştı.

"Yaptığınızdan sonra bir de alay mı ediyorsunuz?" Beni kınayan bakışları içimdeki yangına körükle koşmaya yetmişti.

"Alay etmiyorum! Gerçekleri gör diye bazı şeyleri hatırlatıyorum." Burada kalmama destek çıktığını açıkça yüzüne vursam da bakışlarında ki anlamsızlık daha çok sinirimi bozuyordu.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin