Promise | 1. Bölüm ''Aşk?''

5 0 0
                                    

Aşk nedir?

Aylardır tek düşündüğüm buydu.

Tüm o şarkılara, kitaplara konu olan, bu kadar efsanevi anlatılan ama aslında bir heyecan dalgasından fazlası olmayan o duygu da ne?

Birini her görüşünde kalbinin yerinden çıkması mı?

Dudaklarının tadına bakmak uğruna canını vermek midir?

Gözlerine baktığında tüm vücudunun felç olduğunu hissetmek midir?

Ona dokunduğunda titremek?

Onunla konuştuğunda hayran olmak?

Gülümsemesiyle delirmek?

Lanet olsun ki hep gerçekçi bir kız olmuştum. Aşkın bir erkek için duyulan heyecandan fazlasını olmadığını bilerek yetişmiştim. İzlediğim tüm filmlere, okuduğum tüm hüzünlü öpüşme sahnelerine, yolda el ele tutuşan tüm o sevgililere aynı gözle bakmıştım; gelip geçici bir heves..

Madem öyleydi, benim hevesim neden bir türlü geçmiyordu?!

‘’Hala bir umudunuz olduğuna inanıyor musun?’’ diye sormuştu Sam birkaç ay önce. Tamamen afalladığımı hatırlıyorum. Bu da ne demekti? O da oradaydı, o da Harry’nin bana söz verdiğini duymuştu. Harry bana beni unutmayacağına dair söz vermişti!

‘’Bana söz verdi!’’ diye çıkışmıştım öfkeyle.

‘’Söz vermek ve aşık olmak arasında çok fark vardır.’’ demişti sakince. Ne diyeceğimi bilememiştim, bunca ay sadece kendimi kandırmış olduğumu da buna rağmen kabullenmemiştim.

‘’Şu ortada olan değil mi işte?’’ Gözlerimi kısıp Vicky’nin gösterdiği yöne baktım. Tepelerindeki spot ışıklarını ne diye seyircilerin üzerine gezdirdikleri hakkında hiçbir fikrim

olmamakla birlikte gözlerimi açamıyordum bile.

‘’Teknik olarak 3 tanesi ortada!’’ diye bağırdım sesimi duyurmak için. Gözlerini devirip benimle uğraşmak yerine diğerlerinin yanına ilerledi. Çaresizce kalabalığın arasında onu takip ederken başımı çevirip son kez sahnedeki 5 çocuğa baktım. Onlardan biri Harry’di ve burada olduğum için heyecan duyuyordu. Belki benim gibi dizleri titremiyordu ama en azından bir şeyler düşünüyordu.

‘’Çok geride değil miyiz?’’ Sam yakınan bir tonda başıyla sahneyi işaret etti. Hala çok yakın olduğu arkadaşları da burada olduğu için onunla ilgili tek kelime etmiyordum.

Eric omuz silkerek yavaşça etrafına bakındı. ''Bilmiyorum ama tüm grup üyelerinin yakınları burada.''

‘’Nerden biliyorsun?’’ diye atladım konuşmaya. Bir an için dönüp bana sen burada mıydın bakışı attılar.

‘’Masaların üzerlerinde isimleri yazıyor,’’ masamızın üzerindeki Harry Styles yazısını gösterdi. ''bu bir yardım konseri. Yardım

konserlerinde sanatçıların yakınları ağırlıklı olur.''

‘’Bu yardım konseri falan değil,’’ Vicky sessizce kıkırdadı. ‘’Brit ödüllerinden bize oy verin, konseri.’’

Vicky gibi gülümserken One Direction'ın sahneden indiğini duydum. Alkışlamak yerine diğerlerinin yanında salak gibi sahneye bakarken, onu seçmek kolaylaşmıştı. Her hafta televizyonda görmüyormuşum gibi, onu 2 yıl sonra ilk kez görüyormuşum gibi inceledim. Saçları eskisinden daha uzun ve bakımlıydı. Vücudunu geliştirmiş, kendiyle ilgili her şeyi değiştirmişti.

promiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin