- Yalnızlığı hissetmek ? Bazen etrafımızda ki hiç tanımadığımız insanlar bile bizi olduğumuzdan daha fazla yalnız hissettirebilir.
Hayatımdan son siktir olup gidenden sonra bağımlısı olduğum Edebiyatın iyice kölesi olmuştum. Gündüzleri cümleyi cımbızla çekip göz ucuyla dikkat çekecek kıvamda satırlara sığdırıp , geceleri ise ismi falan filan olan bir barda saki'lik yapıyordum. Artık bana göre yazmak akıl işi değildi, yazmak yalnız işiydi.Bütün benliğim, kendime olan kalabalıklığım et ve kemikten ibaret olmuş ruhumu ara sıra hatırlasamda sigaraya iyice tiryaki olmuş, alkolün esiri olmuştum lakin yazıyordum, sarhoşluğum buna mani değildi , sanki cümleler sağlam kafamdan kalemimin ucuna sunulan bir lütuf gibiydi. Rakının hazzına dayanarak yarattığım her satır beni yalnızken daha mutlu hissettiriyordu. Fakat bu saydıklarımın hepsini bir arada yapmak kafamı olabildiğinden çok yorsada her gün cümle kumbarama yeni bir şeyler atmadan güneş batmıyordu benim için .
-Uzun soluklu şiirler yazmayı bırakalı uzun zaman olmuştu lakin tek cümle ile bir satırı doldurmanın şiir sıfatına girmediğini kavradığımdan bu yana kafiyelerimi kısa cümlelerin sonunda bırakır olmuştum..GÜNLERDEN SALI
İzinliydim bu gün , yoğun gecen bir bar haftasından sonra saki olduğumu unutup insanları meyl ettiğim alkolün müptezeli olma yolunda Karaköy semalarına doğru yol almaya koyuldum .Metrobüse bir genç bindi benimle birlikte. Elinde bir demet gül vardı yüzünde aptalımsı bir tebessüm . Tahminimce yaşça benden küçüktü. Aklıma ilk gül verdiğim kızı getirmişti . Gül'ü verirken anlamsız heyecanımın lüzumsuz bir cümle ile kayboluşu , yok oluşu. Uzunca seyir ettim onu . Gülün sonunda aşk var ya edebiyatçıyız tabi kan çekiyor . Azda olsa biraz ilham vermişti bana, ansızın dank eden cümlelerin yerini bulması için cebimde emektar bir not defteri taşırım her zaman. Yıllarını vermiştir bana lakin o an yazamadım, metrobüs camlardan insan fışkırırmışcasına kalabalık olduğundan. Fakat ilk oturduğum yerde o gencin bu halini ölümsüzleştirecektim sonunu bilmeden.Cevizlibağ durağında indiğimde metroya binmeden kartımda para kalmadığını hatırlamıştım. Makinada para atma işlemini bitirmeden solumdan geçen birini fark ettim . Gözlerim direk gül demeti ne kaydı sanırım bu genç de benimle aynı istikamete doğru yol alıyordu. Eminönüne.
Onu görmek bir nebze beni sevindirmişti . Yol uzun kalemimin ucu cümle kumbara mı dolup taştıracaktı bu gün.
Ahh! Lanet olsun gene oturacak bir yer yok . Sanırım zihnim bu kadar cümleyi kaldıramayacaktı. Genç o yoğun metro kalabalığından elindeki gülleri canı pahasına muhafaza etmeye çalıştığı her halinden belli idi .
Bu genç.! Sanırım bütün gün benim o yollarda cebelleşirken kaldırımı kullanıp yanımdan geçen bütün anılarımı aklımdan tekrar geçmeye zorlayacaktı...- İçmek için bahane mi gerek?
İçmek için bana sen gerek...
İçince yamulmak mı gerek?
İçmeden ayılmak gerek..Tam kırk iki dakika boyunca aklımda kurduğum cümlelerin haddi hesabı yok. Galata köprüsünde inmiş tim . Genci o kalabalıkta gözden kaybetmiştim. O da gitmişti aşığına. Gül dalında güzeldir deyip verecektir sevdiğine belki . Oysa ben hala ilk veremediğim gülü en nefret ettiğim kitabın arasında saklarım, bir daha geçmişime elimi sürmeyeyim diye. Fakat bu genç bana gülden çok güle layık olmayanı hatırlatmıştı . Sanırım bu akşam bir kadeh daha fazla içecektim...
- Biz yalnızlar içmeli yiz ..
İçip içip yazmalıyız.
Yoksa Bu bedenlerimiz başka türlü ayık geze mez..
*************************************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karaköy'de İki Yalnız ( Kitap Oldu )
Teen FictionBu hikayede herkez Yalnız. - Sen bile...