Dün gece arabadayken genç kız bir seyler gevelemişti ağızında. Daha doğrusu düşünceleri dışından söylediğinin farkında değildi.
"Silah, mafya, torpido" duyduğu bir kaç kelimeydi. Bunlar bile yetmişti Savaş için. Kız onun karanlık bir mafya babası olduğunu hayal ediyordu. Bu düşünce hoşuna gitmedi. Kız ise kendi düşüncelerinden korkmuş gibiydi çünkü yüzünü buruşturmuştu. Bu halini eğlenceli buldu.
Aslında orda bir silah vardı. Tamamen koruma amaçlıydı. Genç kızın düşündüğü gibi mafya falan değildi. Ama mafyalar öyle filmlerde yada kitaplarda olan bir şey olmadığıda aşikardı. Heleki adamın iş dünyasında gerçekten korkunç mafyalar vardı. Talat da mafyaydı ama Serra'nın tabiri ile "iyi mafya" diyebilirdi. Arkadaşlığı boyunca suçsuza zarar verdiğini ve ya para için kanunsuz işler yaptığını görmemişti. Adam öldürmüştü öldürmesine ama masum değildi öldürdükleride.
Son yaşanan olaylar aklına gelince yüzü buruştu. Talat sert duygusuz ve kontrollü adam o kadın hayatına girdikten sonra değişmişti. Küçük bir kız çocuğunu sahiplenir gibi sahiplenmişti onu ve Elif'e zarar veren adamları yakalayıp gözünü kırpmadan öldürdüğü gün Elif'in yüzündeki korkuyu görmüştü. Bunu arkadaşının da gördüğünü biliyordu.
Ah işte o zaman Talat'ın değiştiğini anladı. Kadının korkusu acı çekişi ile arkadaşıda paramparça olmuştu. Daha sonrası ise tam bir kabustu. Ünlü mafya babası Talat Sezgin önce yıkılmış çökmüş ve yok olma eşiğine gelmişti. Tam da bu noktada onu bu ölü haline getiren şey tekrardan hayata döndürmüştü.
Elif ile evlendikten sonra ise yeni bir arkadaşı olmuştu adeta. Daha sevecen daha yumuşak en önemliside mutluydu.
Talat'ın kanunsuz hayatını geride bırakması ise işin ilginç diğer yanıydı.
Savaş'ın da kanunsuz işlerle alakası yoktu. Olmazdı da zaten. Fakat bu piyasada ayakta kalabilmek için sert ve acımasız olmak zorundaydı.
Silahları saldırı için değil koruma için kullanmak prensibi idi.
İste sırf bu yüzden bile Serra' dan uzak kalması gerektiğini biliyordu. Yada uzak kalmak için ürettiği bahanelerden sadece biriydi.
~~~~~~~~~~~~~~~~
Ertesi gün uyandığında akşamdan kalmanın verdiği bütün kötülükler ile baş başa kaldığını biliyordu. Delicesine kafasını söküp atma isteği veren baş ağrısına sevgili günlerdir çölün ortasında kalmış hissi veren susuzluk eşlik ediyordu.
Kendine gelmesi ancak bir kaç saatini aldı. Duşunu alıp kahvaltısını yapmak için mutfağa geçtiğinde midesinin henüz bir şeyler kabul etmek için hazır olmadığını anladı ve sadece makineden koyduğu kahveyi içmekle yetindi.
Balkondan çok şişman bir adamın göbeğini anımsatan küçük balkoncuğunda kahvesini yudumlarken yandaki evin bahçesini incelemeye başladı. Bununla beraber dün gece olanları hatırladı.
Gerçekten Savaş onu öpmüş müydü?
Savaş Soyman!!! SOYMANLAR HOLDİNG sahibi!!!!
Abisinin en yakın ARKADAŞI!!!
Ve tanıştıkları ilk andan itibaren Serra'ya karşı olan nefretini hiç gizlemeyen bu adam onu öpmüştü.
Rüya olabileceğini düşündü. Ama gerçek olduğunu biliyordu. Yıllar önce olsa sevinçten havalara uçardı.
Ah!!! Aşık olduğu platonik yaz aşkı onu öpmüştü.!!
Ama bunlar eskide kalmıştı ne aptal aşık küçük kız vardi ne de burnu havada Serra'nın aşkından haberi bile olmayan Savaş vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karga ile...
RandomOnunla aynı havayı solumak bile yeterince zorken şuan da bu küçücük oda da baş başaydık.bu tanrının bana küçük bir şakası olamalıydı. Bu aralar o küçük şakalar çok fazla tekrarlanmaya başlamıştı ve bu da canımı sıkıyordu.