Kapı zili ard arda çalıyordu. Kendime gelip gözlerimi açtığımda ne oldugunu anlamaya çalışır gibi etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Bi dakika Cem neredeydi?
Yavaş yavaş doğruldum. Bacağımda ki dikişlerin tekrar patlamamasına özen göstererek ayağa kalktım. Kapıya doğru giderken birden durdum. Neden açıyorum ki ? Cem olsaydı gelene onun anahtarı var neden kapıyı çalsın? Belki de Semih ve ya Melis olabilirdi. Iyi de kapıyı neden böyle çalıyolardı ki ? Her neyse diyerek kapıyı açtım. Gelen Cem'di. Bıkkınlıkla bakıp;
"Senin anahtarın yok muydu ? Neden zili böyle çaldın? "" Koltukta otururken düşürdüm heralde."
"Bi anahtara sahip çıkamıyosun. Benim anahtarım o kaybolursa yenisini sen gider çıkartırsın "
Ters ters yüzüme bakmaya devam ederek
" Tek derdin anahtarın öyle mi ? Kaybetmekten korktuğun tek şey anahtarın? Sana inanamıyorum Öykü "
Artık benim de kaşlarım çatılmıştı. Söylediği lafları yutkunurken cevap verdim.
" Benim kaybetmekten korktuğum herşey hiç bi zaman benim olmadı ki. Inan, benim kaybetmeme gerek kalmadan kendileri kayboldular. "
Vereceği cevabı beklemeden arkama döndüm yavaş bi şekilde salona doğru gitmeye çalışıyordum. Arkadan gelip yürümeme yardım etmek için koluna girdi.
"Ve kendi başımın çaresine bakmak için kimseye ihtiyacım yok ! "
" Yapma şunu ! Her defasında böyle şeyler söyleyip beni sinirlendiriyorsun. Kendi kendini koruyabileceğini düşünüyorsun öyle mi ? Kapı zili öyle çalınca neden hemen kapıyı açtın Öykü ? Ya ben değil de başkası olsaydı. O zaman da bu yaralı bacağınla ne yapabilecektin çok merak ediyorum. "
Haklıydı. Bu yüzden öylece boş boş bakıp salona yürüdüm. Hiç bişey duymamış gibi koltuğa uzandım ve kumandayı aldım. Yalnız Cem hala kapıda durmuş benden bi cevap bekliyordu. Beklesin. Bende çok bekledim.
Ben kanalları gezerken Cem umursamazlığıma daha fazla katlanamayıp elinde ki poşetlerle mutfağa girdi. Babasının evi gibi kafasına göre takılıyodu.
Rahatsız mıydım? Evet.
Neden? Çünkü elini kolunu sallaya sallaya nasıl geldiyse öyle de gidecekti.
Şu an benim için yaptıklarını sadece bir vefa borcu olarak görüyor o kadar. Beni düşündüğünden değil yoksa. Ve bu da başımda ki belanın son bulmasıyla son bulacaktı.Elinde ki tepsiyle salona gören Cem'e baktım. Sadece Cem'e... Tepsi de ne oldugu umrumda değildi. Artık savaş başlamıştı. Gönüllü refakatcilik yapan Cem bakalım ne kadar dayanabilecek?
Elinde ki tepsiyi masaya bırakıp bana döndü.
"Hadi gel "
"Hayır"
"Ne hayır? "
"Hayır"
" Ne demek Hayır ?"
" Hayır. Hayır demek "
" Öykü bana salak muamelesi yapma. Hayır ın ne demek olduğunu biliyoruz heralde. "
" Burdan öyle görünmüyo "
Evet. Iyice damarına bastığım Cem karşımda kuduruyordu. Birazdan ağzından beyaz beyaz köpükler çıkabilirdi.
" Öykü !! "
"Cem "
" Öykü ne bu ? Beni sinir etmek için özel çaba sarf ediyor gibisin. Ama bil ki gerek yok senin varlığın beni sinir ediyor zaten. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Ölümsüzlüktür
Teen FictionHayatında bir defa bile gercekten sevilmemiş olan genç kızı sevebilecek tek bi kişi vardı. Varlığını ısrarla yok eden Cem Göksoy. O ne kadar bitirdiğini düşünsede karşısında küllerinden doğan bi genç kız vardı. Ve fısıldadı kulağıma; "Ben seni yak...