Peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün hayaller gerçek olabilir.
Dylan ormanın tüm kuytu köşelerini o üstün şahin bakışıyla tarıyordu. Ama yine de kaçak kızdan hiçbir iz yoktu. Adeta yok olmuş gibiydi. Belki de askerleri haklıydı. Hiçbir kız erkeklerin bile tüylerini ürpertecek bu ormana gecenin bir vakti girmeye cesaret edemezdi. Üstelik bir de yalnız başınaysa..
Peki bu lanet olasıca kız neredeydi? Onu ormanda bekleyen biri olsa bile Dylan onları hemen yakalayacağına emindi. Fakat şehirdeki tüm deliklere çoktan bakmıştı. Hiçbir şey yoktu. Tek bir iz bile..
Alçak abisi yetmiyormuş gibi bir de kız kardeşiyle uğraşmak zorunda kalması Dylan'ı deli ediyor ve öfkesinin bir yanardağ gibi patlamasına neden oluyordu. Sinirle iç çekti ve tam adamlarına geri dönüş emri vereceği sırada askeri Roland'ın sesini duydu.
"Bunu görmen gerek Dylan."
Roland'ın çağrısı karşısında kaşlarını şüpheli bir ifadeyle çatarak atını kararlı bir ayak hamlesiyle dürtüp, askerinin bulunduğu açıklığa gitti. Tek bir harekette atından indiğinde, Roland devasa büyüklükte bir yaşlı ağacın altında dikiliyordu. Hemen sonra Dylan'a ağacın dibindeki bir şeyi işaret etmişti. Dylan tek bir adımda Roland'ın işaret ettiği siyah kumaştan yapılmış bohçaya yanaştı ve onu eline aldı. Sabırsız bir şekilde hızlıca içini açtığında ise içinden sadece işlemeli kırmızı bir elbise çıkmıştı. Dylan bu bohçanın kime ait olduğunu hemen anlamıştı. Kesinlikle o alçak baronun kız kardeşinindi.
"Bohçası burada olduğuna göre fazla uzakta değil." dedi her zamanki keskin ses tonuyla birlikte kaşlarını çatarak, elindeki elbiseyi incelemeye devam ederken. Bir yandan da olanlara anlam vermeye çalışıyordu. Sadece tek bir elbiseyle evinden kaçmıştı yani öyle mi? Dylan'ın aklı bir türlü olanları almıyordu. Bu hikayede yerine oturmayan bir şeyler vardı ve Dylan kızı bulduğunda hepsini tek tek çözecekti.
"Aramaya devam edecek miyiz?" diye sordu Roland bir yandan ormanı kolaçan edip, diğer yandan Dylan'ın cevabını bekliyordu.
"Evet." diye yanıtladı Dylan net bir şekilde Roland'ın sorusunu. Elindeki elbiseyi gelişigüzel bir şekilde toparlayıp tekrardan siyah bohçanın içine sokmuştu bu sırada. Daha sonra da çevik bir hareketle iri atının üzerine atlayıp, ormandaki iz takibine devam etti.
Uzun bir süre kimseden çıt çıkmamıştı. Ortamda sadece ara sıra esen rüzgarın yapraklarda yarattığı hışırdama ve kuş sesleri duyuluyordu. Tom abisinin elinde tuttuğu bohçaya kısa bir bakış attı.
"Bohçayı ne yapacağız Dylan?"
"Kızı bulduktan sonra düşünürüz." diye yanıtladı Dylan sıkıntılı bir ses tonuyla kardeşinin bu gereksiz sorusunu.
Şu anda elbiseyi düşünecek halde değildi. Halihazırda çok daha büyük sorunları mevcuttu.
)()()()()()()(
"Burada tek başına ne işiniz var genç bayan?"