Persephone'nin Ağzından:
"548 $ efendim."
Cüzdanımdan mor renkli kredi kartımı çıkartıp kasiyere uzattım. Geçen hafta almak istediğim fakat numarası kalmadığı için bir hafta beklemek zorunda kaldığım ayakkabılarıma sonunda kavuşuyordum. Ta ki sabahtan beri yapmacıklığıyla sinirlerimi geren kasiyer, kulağıma yabancı gelen sözleri söyleyene kadar.
"Kartınız onay vermedi, hanımefendi."
Karşımda uzaylı varmış gibi kadına baktım. "Anlamadım?" Saatlerdir atmak isteyipte atamadığı sinsi gülüşü yüzünde belirdi. "Yani kartınızın limiti dolmuş."
Yüzüne yumruk atma isteğimi bastırıp saçlarımı savundum. "O elinde tuttuğun kart limitsiz, tatlım." Yüz ifadesi eski moron haline gelince ekledim,"Sizin cihazınız bozulmuş al bir de bunu dene." Mor kartımı elinden alıp maviyi uzattım. Tezgahın yan tarafından başka bir pos cihazı çıkarıp kartı ona taktı.
Yapmacık bir şekilde gülünce sinirlerim daha çok bozuldu. Çekinmeden yaka kartına baktım. İsmi anında kara listeme eklendi.
Yaklaşık bir saat sonra tüm kartlarımı denemiş, hatta kasiyerin cihazı kullanmayı bilmediğini iddia edip başka birini çağırtmıştım. Kredi kartlarımın kapatılmış olması imkansızdı. İmkansız. Lakin bunu kimseye anlatamıyordum.
Çantamı kaptığım gibi, ayakkabıları orada bırakarak hışımla mağazadan çıktım. Nakit ödeyemeyeceğimden değil, üstümde normal insanların cüzdanında olan paranın on katı kadar vardı. Ancak gururum ve egom zedelenmişti. Favori mağazam artık gözümde bitmişti. O kadının gülümseyişi gözümün önünden gitmiyordu. Rezil olmuştum. Yüzümün öfkeden kıpkırmızı olduğuna emindim. Hızla sık arananlara girip birinci sırada olan kişiyi aradım. İlk çalışta açınca anında çemkirmeye başladım. "Baba?"
Alecia'nın Ağzından:
Psikoloji dersinden çıkmamıza 8 dakika vardı. Persephone, artık gelenek haline getirdiği 'cuma günü alışveriş tatili' nedeniyle okula gelmemişti. Derin bir nefes alıp bıraktım. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Telefonumdan yükselen müzik yüzünden irkildim. Benimle birlikte bütün sınıf irkildiğini belli eden tepkiler gösterdi. Ekranda en yakın arkadaşımın adı yanıp sönüyordu. Profesörün iğneleyici bakışlarını üstümde hissedince meşgule attım. Tam esneyecekken yine çalmaya başladı, meşgule attım. Artık olan her olayda aramak yerine mesaj atmayı öğrenmeliydi.
Kime: Perss
Mesaj atsana mankafa, dersteyim.
Mesaj iletildi bilgisi gelir gelmez telefon yine çalmaya başladı. Dişlerimi sıkarak telefonu açtım ve profesörden azar yememek için kafamı sıraya gömüp sessizce konuşmaya başladım. "Seni öldürece-"
"Kes kes kes. Bebeklerimin hepsi ölmüş." Bebeklerim derken kredi kartlarından bahsettiğini saniyesinde anladım. "Kafayı yemek üzereyim. Çıkar çıkmaz bizim mekana gel. Acil toplantı." Ağzımı açıp cevap vermeme fırsat bulamadan kapattı. İçimden ağıza alınmayacak küfürler ettim.
"Çıkabilirsiniz."
Hızla çantamı sırtıma takıp amfiden çıktım. Fakülteden çıkıp yurda doğru ilerlerken birine çarptım ancak kafamı telefondan kaldırmadım.
Kime: Perss
Seni öldüreceğim.
Kime: Perss
Sen kimin yüzüne kapatıyorsun be.
Kime: Perss
Canına okuyacağım. O kartları tek tek yedireceğim sana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hades'in Tanrıçası
Teen FictionDünya bir anlığına durdu. Rüyada gibiydim. Karşımda duran ve az önce sevgilimi döven yabancıya sarılmak istiyordum. "Sizi tanıyor muyum?" Kuru olan biçimli dudaklarını ıslattı. Ve bütün dikkatim dudaklarına çekildi. Tüm gücümü toplayarak sert yüz...