1 - Tanışma

9.1K 438 266
                                    

Resimdeki Çağrı

Mafya Sekreteri'nin tanıtım videosu mevcut

---

"Dayın çalışmana ne diyor Çağrı?"

"Henüz haberi yok ama karışacağını zannetmiyorum 23 yaşına geldim ve daha ne kadar onun için yük olabilirim?"

İş başvurusu formunda kalan bölümleri doldurmaya çalışırken harika meyve suyundan bir yudum daha aldım. Çalışmayı ben de pek planlamıyordum ama bu kadar harika meyve suyu yapan şirkette çalışmak istiyordum. Her gün bu meyve suyu için bile işe gelebilirdim.

"Burada mı çalışacaksın? Yani şu tezgah arkasında pasta yiyen bir manyak ile beraber mi?"

Özge'nin kafasıyla gösterdiği yere baktım. Cam tezgahın altında, dövmeler ile dolu bir çocuk yere oturmuş pasta yiyordu. Böyle bir şeyi itici bulabilirdim ama nedense sadece komik gelmişti. Her lokmadan sonra kafasını kaldırıp merdivenlere doğru bakıyor, sonra yeniden bir lokma almak için kafasını eğiyordu.

Birleştirdiği ayaklarının üzerindeki tepsinin hemen yanında bulan limon rengi içeceğini dudaklarının arasına alarak içeceği bir seferde bitirdi.

"Oha gördün mü! Resmen selpak gibi emdi."

"Ben de yapabilir miyim acaba?" Elime meyve suyunu alıp bir seferde hepsini içmeye çalıştım ama yarısına bile gelemeden durmak zorunda kaldım.

"Bunu yapmak bir beceri Özge. Desene bak, olmuyor."

Özge de ben gibi denedi ve o da ben gibi başarısız oldu. İzlediğimiz çocuk birden yediklerini etraftaki bir yerlere saklarken baktığı yöne çevirdim kafamı.

Siyah takım elbisesi, takım elbisenin içerisindeki koyu mavi yeleği ve yeleği ile aynı renge sahip ayakkabılarına sahip biri merdivenlerden iniyordu. Yüz hatları az önce yemek yiyen çocuğa benziyordu ama daha çekici gibiydi.

Sarıya çalan kahverengi saça ve uzaktan seçemediğim göz rengine sahipti. Keskin çene hattını buradan bile fark edebiliyordum. Tamam benim standartlarım dahilinde bile yakışıklıydı.

"Yürüyen tanrı demek günah mı?" Dedi, Özge.

"Günah. Önce ben gördüm."

Arkadaşlığın en önemli kuralı; önce gören alır.

"Peki artık bakmıyorum. Bari göz rengini söyle göremedim."

"Malesef onu ben de göremedim ama sanki ağır çekimde yürüyor gibi hala merdivenlerden inemedi. Biraz yaklaşsın görürüm."

Özge'nin kafa salladığını gözümün ucuyla gördüm. Sonunda merdivenleri bitiren adam, yemek yiyen çocuğun yanına gitti. Tezgah üzerinde eğilip yakasından tuttuğu çocuğu yukarı kaldırdı. Eliyle bir noktayı gösterdi.

O noktaya döndüğümde hafif kırmızı ışığın parladığı güvenlik kamerasını gördüm. Güvenlik kamerasına bakmam ve yeniden oraya dönmem arasında sadece saniyeler vardı. O saniyeler içerisinde tüm dört duvar arasında yankılanan 'şap' sesini duymuştum.

Dövmeli çocuk elini ensesine kovmuş ovuyordu. Patronu olarak düşündüğüm adam ise o öylece duruyordu.

"Gördün mü? Resmen çalışanına vurdu!" Topuklu ayakkabılarımın üzerinde hızla ayağa doğruldum.

"Bir kez, sadece bir kez için insanları rahat bırak! Vurmuşsa ne olmuş yani? O çalışan hakkını savunmuyorsa sen de savunma."

Özge'yi elimle savuşturup tezgaha ilerledim. Özge'nin beni takip eden adımlarının sesini hissedebiliyordum.

Başka Bir Çağrı&Demir Hikayesi #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin