Ona olan sevgimi aklım almıyordu. Hatta kalbime bile sığmıyordu.
Ne yapıyordu bu adam?!
Dylan balo salonuna tekrardan girdiğinde gördüğü manzara karşısında sadece bunları düşünebilmişti. Ethan'la yaptığı konuşmadan sonra biraz olsun hava almak ve sinirlerini yatıştırmak amacıyla kendisini balo salonundan dışarı atmış ve sakinleşmeyi beklemişti. Yaklaşık bir yirmi dakika sonra salona yeniden girmesiyle birlikte Ethan ve Grace'yi birbirlerine kıkırdarken görmesi bir olmuştu.
Bu gece cidden katil olacaktı. Çünkü bu gece çevresindeki herkes ona adeta cinnet geçirtmek ister gibiydi.
Az önceki yerine geçerken gözlerini diktiği ikiliden bir saniye bile ayırmamıştı. Aceleyle viski şişelerinden birini daha kaptı ve bardağını yeniden ağzına kadar doldurdu. Bu gece hiç olmadığı kadar içkiye ihtiyaç duyuyordu. Zira delirmeden bu daveti atlatması mümkün değildi.
İçkisinden koca bir yudum alarak onu fark etmeden derin bir sohbetin içine girmiş gibi gözüken ikiliyi sinirli bir ifadeyle izlemeye devam etti. Ethan bir şeyler söyleyip gülüyor ve karşısında onu dinleyen kızı da durmaksızın güldürüyordu. İkisinin durmadan kıkırdamaları Dylan'ın fena halde siniri bozmuştu. Gergince bir iç çekti. Lanet olasıca kız ona bir tek kez bile böyle gülümsememişti.
"Dylan?"
Askerleri Roland, Adam, Eric ve Antony birden bire çevresini sardıklarında Dylan içkisinin hepsini kafaya dikmekle meşguldü. Bardağı gürültülü bir şekilde yan tarafına bırakıp, gözlerini karşı ikiliden ayırarak askerlerine doğru döndü.
"Ne var Roland?"
"Brown askerlerinin gözlerini dikip leydimize bakmalarından hiç hoşnut değiliz!" diye söylendi Roland kendinden gayet emin bir sesle. Bu hareketi Dylan'ın gözlerini kırpıştırmak zorunda kalmasına neden olmuştu. "Hepsi ona şehvetle bakıyorlar!"
"Evet!" diye araya girdi en az Roland kadar sinirli olan Eric. "Leydimiz salona girdiğinden beri gözlerini ondan alamadılar!"
Dylan sinirle 'Zaten hangisi aldı ki?' diye düşündü. Salondaki istisnasız her müttefiki ve askerleri saatlerdir Grace'ye bakıyordu.
"Ayrıca Brown Beyi Ethan, dakikalardır leydimizle konuşuyor. Bu hiç de hoşumuza gitmedi."
Adam'ın sözlerinden sonra üç asker de onu onaylamak için kafalarını sinirle aşağı yukarı salladılar. Dylan bunu da biliyordu. Neredeyse beş dakika olmuştu ve hala gereksiz bir şekilde sohbet etmeye devam ediyorlardı. Dylan, Tom'dan sonra Ethan'ı da öldürmeyi aklına koymuştu.
"Peki bütün bunları neden bana anlatıyorsunuz?" diye sordu umursamaz bir kaş çatışıyla askerlerinin şikayetlerini dinledikten hemen sonra. Dylan'ın sözlerinden sonra dört askeri de ona şaşkın bakışlarla karşılık verdi.
"O bizim leydimiz!" diye açıkladı Antony oldukça keskin bir ifadeyle. Bu beyan Dylan'ın içinde garip bir his uyandırdı. "Bana kalırsa Brown askerlerini dışarı çıkarmalı ve onlarla ciddi bir konuşma yapmalıyız beyim."
"Bence de." diye onayladı Roland diğer askerler gibi. "Hatta onlara koca birer yumruk çakarsak bir daha leydimize bu şekilde bakamazlar!"
"Bu vazifeyi zevkle yerine getirebilirim." dedi Eric sinsi bir sırıtmayla Roland'a bakarken. "Beyim lütfen bize izin verin de onlara hadlerini güzelce bildirelim."