Başlangıç / İstanbul

7.1K 113 39
                                    



Bir İnci Sözlük , yazarının kalemidendir ..

İstanbul'un sadece kıyıları ayrı değildir. insanları , semtleri ve akla gelecek herşeyi ayrıdır.

iki çeşit bölge vardır bu şehr-i istanbul'un içinde arkadaşlar. Bir tarafta kürklü kadınlar , jilet gibi adamlar , villalar , lüks arabalar , babadan dolma cepler ..
Diğer tarafta gariban analar , işçi abiler , gecekondular , emek dolu üç beş para ..
Bu şehirde bir kural vardır. Zenginler , fakirden gelen birini asla kabul etmez diye lanet bir kural. Onların arasına girsede dışlarlar.

O zenginlerin arasına girip , bazılarına etek giydirmek için mermi , akıl ve para gerekliymiş.
işte tam böyle duyumlar olduğu sırada 10 yaşında bir çocuk , Karadeniz'in ücra köyünden , büyük istanbul'a ailesi ile yola çıktı.

  işte tam böyle duyumlar olduğu sırada 10 yaşında bir çocuk , Karadeniz'in ücra köyünden , büyük istanbul'a ailesi ile yola çıktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Babası pazarcı , annesi seracıydı ulkudedes'in, istanbul'a geldikleri zaman abi , annesi , babası ve o amcasının bulduğu bir apartmanın bodrum katındaki küçük eve yerleştiler. Hem kapıcılık yapacaklardı , hemde ev kirasından kurtulmuş olacaklardı. Küçücük odaları vardı bu evin ve abisi ile aynı odayı paylaşıyordu. Rutubetten koksada onlar için güzel bir yerdi.

İrfan okuma yazma bildiği için bu kafi görülmüştü ve okula gitmiyordu. Abisi ise okuma yazma dahi bilmiyordu. Zaten köyde öğretim en fazla ne kadar olabilirdi ki ? Okumayı deliler gibi istesede ailesinin durumu bildiği için ses etmiyordu.

Annesi ev temizliği yapar, apartmanları süpürür ve bu işlerle meşgul olurdu. Babası ise kardeşi ile pazarcılık ile uğraşıyordu. İrfan ve abisi , Üsküdar'ın uzun merdivenlerinde mendil satıyorlardı. Kurulup yaz , kış demeden ekmek parası için didiniyorlardı. Çünkü İstanbul ne büyük ne küçük dinleyen bir şehirdi ve onlarda bunun farkındaydılar.
Abisi aynı zamanda ayakkabıda boyardı. Zamanla İrfan'da hem mendil ve ayakkabı boyamaya başlamıştı. Ufak paralarla evlerine dönerken " acaba bu akşam iyi haşlık topladıkmı " diye düşünürlerdi mektep okumaları gereken dönemlerde ..

Onlar için şuana kadar her şey normal ve standart gidiyordu.


İrfan okula giden çocuklara bakardı hep o merdivenlerden her onlar geçtiğinde kıskanırdı. Abisine dönüp " şu züppedeki önlük bende olaydı " diyip gülerdi. Üsküdar'ın aşağısı zengin ve yukarısı fakir bir semtti. Aşağıdan , yukarıdaki okullara giden öğrencilerin tertemiz elbiseleri ile kendi yırtık pantolonuna bakışını gören abisi sinirlenmeden edemezdi. Abisi ona hep güzel bir hayat sözü verirdi. Bir gün gelecek tertemiz elbiselerimiz ile kendi evimizde oturacağız diye teselli ederdi. Pek inandırıcı bulmazdı İrfan ve " haydi oradan ağabey biz kim ev kim , elbise kim " derdi.

Babası sert mizaçlıydı. Umursamaz ve kansız bir adamdı gerektiğinde terbiye için şiddete başvururdu ve anneside tam tersi yufka yürekliydi, sürekli bey diye başlardı sözüne saygıdan. Ana yüreği derler ya hani ..
Bi rgün üst komşunun kızı okuldan geldi ve İrfana gülümsedi. İrfan ona çocukluğun verdiği duyguları besliyordu. Abisine hep " abi bir gün paramız olursa Buse belki benimle evlenirmi _" diye sorular sorar abisini kahkahaya boğardı. Buse'nin abisi vardı vurdum duymaz sünepenin tekiydi. İrfani çağırdı ve bir takım şeyler alması için bakkala yolladı. Kapıcı oldukları için bu işlerle uğraşma zorunlulukları vardı.

İrfan kapıyı çaldı ve birkaç dakika sonra apartman seslerle inliyordu ..

İrfan sigarayı unutmuştu bunun üzerine Mert beyin , büyük oğlu Hüseyin sigarayı unuttuğu için İrfana bağırdı.  İrfan ağlayınca sertçe bir tokat çarpmıştı. Küçük yüreği öylece süzüldü ve utancından yerin dibine girmişti. Babası koşarak yukarı çıkmıştı o sırada Mert beyde uykusundan uyanıp " ne oluyor ya hu " diye kapıya koşturdu. Babasının kendini korumasını beklerken İrfan'ın babası ise ;


- Beyim özür dilerim , kusuruna bakma
+ Bak Ali itine sahip çık bu ne rezillik
- Özür dilerim beyim , kusura bakma tekrardan .. Çocuktur , cahildir , unutur.

dedikten sonra bir tokatta o çaktı İrfana .. İrfan tam inerken Buse'nin ufak sırıtışlarını gördü bir çocuk için en büyük utançtır bu .. Bir erkeğin gururu küçük yaşta yaralanırsa iyileşmez. Erkek adam gururuyla yaşar fakat küçük yaşta kaybedersede ölmek pahasına o gururu bir daha vermez.

Aradan günler geçti bu seferde abisi ile ayakkabı boyarken , Üniversite'nin karşısındaki kafenin baş ucunda , kafedeki gençlerden birisi çağırdı İrfanı

- Genç ne yapıyorsun sen burada ?
+ Ayakkabı boyarım , valla buralarda benden iyisi yoktur. Bak bir boyayım abi


Diyerek " evet " demesini bekliyordu. Ne kadar haşlık o kadar iyiydi onun için gözlerinin içi gülerek baktı adama ve adam ise ;

- Başka yerde boya al şu parayı ( diyerek iteledi )
+ Neden abi ? ( korkarak )
- Rahatsız oluyor kız arkadaşlarım hadi naş naş , başka kapıya ..

Evet lüks kızlarımız beğenmiyordu yırtık elbiseli bir çocuğu oysa ki tertemiz bir çocuğu doya doya öpüp seviyorlardır. Ama elbiseler değişince , sevgide değişiyor. İnsan çocuğu bile temiz , kirli diye ayırırken dünyanın adil olduğuna eminmisiniz ?



" Paradır insanın asıl kalbi ve kirlidir her kalp "

İstanbul'un kabadayısının hikayesidir (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin