15-SERBAZ

53 13 1
                                    

Sen de çok güzelsin ama diğer şarkı daha güzel." Etrafta kimseler olmadığı zaman hep sesli düşünürdüm. 'İnsanlar olduğu zaman da sesli düşünüyorsun' dedi iç sesim. Evet, yine sesli düşünmüştüm.
Adımlarım beni en sonunda eski bakkalın önüne getirmişti. Bu taraf; yaşamayı yıllar yıllar önce unutmuş, aynı şekilde kendilerinin de unutulduğu bir kesimdi. Kimsenin kimseden haberi olmayan et parçaları ile doluydu bu sokaklar. Derin bir nefes aldım, kasıntı olmuştum. Dar sokağa girdiğimde iki bina solumda kalan o eski eve baktım. "Artık beraberiz." dedim evle bakışarak, kendimi görmüştüm adeta. Hemen girişte paslanmış demirler yan yana dizilmişti. Evin her bir köşesi, her bir penceresi yalnızlığın pençesinde asılı kalan son bir umut damlası gibiydi. Demirlerin üzerinden atlayarak bahçeye girdim ve ağır adımlarla etrafı gözetleyerek ilerledim. Görünürde kimse yoktu;

Kimsesizler sokağında...

Kapı aralıktı, içeriye girdim. Her yer toz ve kir içerisindeydi. Kendimce alaycı bir gülüş atarak etrafa göz gezdirdim. "Bebeğim, o kadar da kötü değilsin, değil mi?" Girişte pek bir şey yoktu, yerde duran bir kaç çürük tahta dışında. Sol tarafımda yine kapısı açık olan eski bir tuvalet vardı, fayansları oldukça yıpranmış ve çatlamıştı. Hemen yanında ise bir kapı vardı, kapalıydı. Açıp içeriye göz atma girişiminde bulunmamıştım, merak etmiyordum. Parmak ucumda yürüyerek evin kalanına baktım. Salonda yerde eski tahtadan bir sehpa vardı; boyaları soyulmuş ve bir ayağı kırılmıştı. Duvarlara baktığımda ise durum içler acısıydı. Boğuk odanın, çatlak duvarlarındaki tuğlalar çürümüş gibiydi. Her an yıkılacak gibi duran bu duvarların aksine sanki terk edilmiş o anıların güzelliği yıpranmış koltuklara sinmiş, onlarla yaşıyor gibiydi. Tekli koltuğun üzerinde koyu desenlerin hakim olduğu kalın bir battaniye vardı. Eskiye benzemiyordu. Kolumun altına sıkıştırmıştım.
Son olarak ufak bir tablo çarpmıştı gözüme, bir kadın tablosu.
Gülümsememeye yemin etmiş kadının elbisesini toz taneleri süslüyordu. Toz tanecikleri ağır gelmiş, oradan da halıya dökülüyordu sanki. Bir kaç penceresi tahtayla kapatılmış bu ev, kendimce ürkütücüydü. Fakat burada bir kaç gün geçirmeme engel değildi. Onların olmadığı her yer, benim evim gibiydi.

***

Serbaz: korkusuz, yiğit, yürekli.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin