Toprak sevdiklerimizi aldığı için mi böyle kokar?
Belki de yalnızca bize böyle geliyordur. Belki de toprak aslında böyle kokmuyordur.
Çünkü toprak sevdiklerimizden çok sevmediklerimizi de aldi yanına.Kaybettiklerimizin peşinden koşmaktan vazgeçersek ıssız bir boşluğa düşeriz. Ama kaybettiklerimizin peşinden koşarsak belki de öğreniriz asla onları kaybetmediğimizi.
Çünkü her şey kalbimizde yaşar. Bütün hayatımız boyunca anılar beynimizden silinir ama kalbimizden silinmez. Anılar silinemeyen bir kalemle yazılır. Ve her kötü anı kalbi çizer atar.Biz bir zaman sonra unuttuğumuzu düşünürüz. Öyle bir şey olmamış gibi hayata devam ederiz. Elbet bir gün yüzleşme vakti gelir.İşte o vakit aslında yaşadığınız bunca olayı yalnızca beyninizin hatırlamanızı istemediğini öğrenirsiniz.
O günden sonra kalbinizdeki anılar beyninize gelirler.
Ben neden mi böyle diyorum?
Yaşadım çünkü biliyorum. Pişmanlıklardan çok hayalkırıkları beni anlatır. Bilgiler paylaştıkca çoğalır değil mi?İşte ben de bu yüzden yazıyorum onca şeyi. Bu yüzden okuyun istiyorum. Benim yaptığım hataları yapmayın. Elbet bir sürü hatanız olucaktır. Ama en kötüsü olmamalı.
Hataların en kötüsü yalandır. Elbette söylemesi kolay ama bitirmesi zordur.Sizi bir yalana ortak yaptılar mı? Peki sizi karanlığa mahkum bıraktılar mı? Bana daha fazlasını yaptılar.
Zaferleri kutlamak mı? Asla.
Karanlıkta etrafı görmeye çalış-
mak mı? Her zaman
Peki ya yüzleşmek? Mecburidir.
Bunların hepsini yapmaya gücüm yetmedi belkide. Ama yapmadıklarımdan asla pişman olmamayı öğrettiler bana. Ruhun bütün engelleri aşabileceğini öğrendim.Kalpteki nefreti yönetmenin yalnızca cesaret olduğunun farkına vardım. Peki bunca şeyden sonra ne yaptım?
Bütün kalbimi emanet ettim kalbime. En sadık ve ömür boyu içimde taşıyacağım arkadaşıma güvendim.
Bütün isyanları içinizde bastırmak için göz yaşlarının içine bir damla duygu koymayı ihmal etmemeniz gerektiğini anladım.
Ve en sonunda kararımı verdim.
Esaret mi? İntikam mı?
Esaret sonu gelmeyen bir hapishanedir. İntikamsa tadından yenilmeyen bir lezzet. Ama intikam almak öyle kolay değildir. Elbet sonu gelicektir.En sonunda kararımı verdim. Tabiki de intikam alıcaktım. Esaretin sonu yoktu. Ama intikamın sonu ölümdü. Ve ölüm esaretten kurtulustu.
Sorulara cevap bulmak... Bütün yapıcaklarımın en önemlisiydi. Ve artık hazırım. Ya öleceğim ya da yaşayacağım.
Pes etseydim şu an ölmüştüm ve bütün toprak mis gibi kokuyor olacaktı. Çünkü ben masumdum. Bu esaretin tek bir suçlusu vardı ve o suç"İftiraydı."
İftira neydi? Unutmuştum anlamını. Nerden bileyim onca zaman sonra onun adını duyacağımı. İftira, intikama bir o kadar benzese de daha beteriydi. İftira, tüylerimi diken diken yapardı. Gözlerim açılırdı adını duyduğum zaman.
Aklıma yaptıklarım gelirdi. Onca şey aklımdan sırayla hızlı hızlı geçerdi. Ve onca yıl sonra bir yüzleşme daha yaşamak istemiyordum. Artık her şey en baştan başlıyordu.
İlk bölümümüzün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Giriş olduğu için biraz kısa oldu.
Konu ilerideki bölümlerde başlıyor.Bu yüzden lütfen okumaya devam edin.
Spoi vermek istemiyorum ama gerçekten çok fazla aksiyonlu bir kitap haline gelicek.
Okursanız çok mutlu olurum.
Yıldızın içini doldurmanız dileklerimle...Yorumlarınız çok değerli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay'ı Öldürmek
Science Fiction"Kaybettim tamam mı! Anla işte artık savaşmak istemiyorum. Kendime uydurduğum o aptal dünyada yok oldum ben. Artık herkes, herşey saçma geliyor. Ben o kitaplardaki güzel prensesler gibi değilim. Benim sihirli bir değneğim yada kraliyetim yok. Bir ev...