Multimedia: Seda
♡29♡
Beni bar masasından kaldırıp kolumdan çekiştirerek kalabalığın olduğu piste çekmeye başladı Sude. Ona karşı koymanın, annem bana başka bir odadan seslendiğinde 'efendim' demek kadar gereksiz olduğunu bildiğim için karşı koymadım ve onu takip ettim. Sude elimi bırakmadan bana doğru döndü ve diğer elindeki uzun alkol dolu bardağı havaya kaldırıp ritmik bir şekilde dans etmeye başladı. Ben de elimden geldiğince ona ayak uydurmayı denedim ama beni gören isteyerek pistte olmadığımı anlardı dikkat dahi etmesine gerek kalmadan. Çilek tarlasında yeşermeye başlayan limona benziyordum çünkü.
İsteksizce hareket etmeye devam ederken gözlerim Edis'i aramaya koyuldu. Belki ona kaş göz yaparsam beni bu eziyetten kurtarırdı. Ama kalabalık yüzünden onu görmek pek de mümkün değildi maalesef. Oflayarak bar taburelerinin olduğu tarafta göz gezdirdiğimde içkisini yudumlayarak dikkatle bizi seyrettiğini fark ettim Edis'in. Gözlerindeki derinlik bir an boşluğa düşmüşüm gibi hissettirdi. Hani rüyanızda düşer gibi olup uyanırsınız ya... Dünya gibi dönen kafam da duruma pek yardımcı olmuyordu üstelik.
Gittikçe ısınan bedenimi daha özgür hissetmeye başlamıştım geçen zamanla. Sude bağırarak şarkı söylemeye başlayınca farkında olmadan dudaklarımda bir gülümseme asılı kaldı. Ben de ona katıldım. Artık zorla değil, isteyerek dans ediyordum.
Dans eden bedenlerden yükselen sıcaklık ve yoğun nefes tabakası beni boğsa da alışıyordum. Yüzümdeki tebessüm hâlâ silinmemişti. Herkes öylesine kendi halindeydi ki, görünmez hissediyordum. Kimsenin dikkatini çekmediğimi bilmek hareketlerime daha da cesaret yükledi. Bulutların üzerinde dans ediyormuş gibi hissediyordum. Sude'nin elindeki bardağa uzanıp içindeki güzel kokan sıvıdan büyük bir yudum aldım. Ardından Sude'de dibini içip, "Bekle, yine alıp geleceğim," diyerek yanımdan ayrıldı. Sude benden uzaklaşırken gözlerimi yumup yüzümdeki tebessümle dans etmeyi sürdürdüm.
Olduğum yerde kendi kendime dans ederken, "Konuşmamız gerek," dedi tok bir ses arkamdan. Gözlerimi açıp çatık kaşlarla sesin geldiği yöne döndüm. Bakışlarım Onur'u bulduğunda kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatılmıştı. Bir süre cevapsız gözlerle ona baktım. Yüzünü boynuma yaklaştırıp kulağıma yakın bir yerde durdu ve sıcak avuç içinin bileğimi kavradığını hissettim aynı anda. "Benimle gel."
"İstemiyorum," dedim yüzümü buruşturarak. Boynuma akan nefesi ona olan sinirimi bana hatırlatırcasına tüylerimi diken diken ediyordu. Rahatsız olduğum için bir adım uzaklaştım ondan ve bileğimi elinden kurtardım. Başım artık daha fena dönüyordu. Salıncakta sallanırken kafamı arkaya atmış gibiydim. Tuhaf bir kıpırtı vardı her yanımda.
"Mecbursun," dedi düz bir sesle.
Tam cırlamaya hazırlanıyordum ki bir el Onur ile aramıza girip onu itti. Gözlerimi elin sahibine çevirdiğimde Edis'i görmek beni şaşırtsa da hoşuma gitmişti. "Uzaklaş," dedi, gömleğinden kendini belli eden kasları kadar sert bir sesle. Onur Edis'e ters ters baktıktan sonra dişlerini sıkarak yanımızdan ayrıldı. Bana döndü Edis o an. Gözlerime birkaç saniye baktıktan sonra yavaşça yaklaştı bedenime. Tek kolu belime dolandığında alnımı omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum biraz dinlenebilmek adına. Hiçbir şey söylemedi. Sustuk öylece. Müzik yeteri kadar konuşuyordu zaten. Kafamı sonunda kaldırıp yüzüne baktığımda elindeki içkiyi yudumluyor olduğunu fark ettim. Islak dudakları dudaklarımı istekle sızlattı. Onu öpmek istiyordum.
Gözleri benimkileri buldu o an Edis'in. İstekle ona baktığımı gördü o da ve dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Elindeki bardağı dudaklarıma dayadığında itiraz etmeden bir yudum aldım ve gözlerimi güzel yüzünde gezdirdim bilmem kaçıncı kez. Belime uyguladığı baskıyı artırarak beni daha yakınına çektikten sonra yanağını şakağıma yasladı. Dönen başımı boynunda dinlendirdim o esnada, sonra da kollarımı ince beline doladım. Edis usulca hareket etmeye başlayınca ben de üzerimdeki egemenliğine beyaz bayrak kaldırıp olduğum yerde usulca hareket etmeye koyuldum.