22. BÖLÜM "ÇIĞLIK"

3.3K 113 26
                                    

Bölüm şarkısı NF ~ Thing Called Love

22. BÖLÜM "ÇIĞLIK"

Ruhuma mühürlenen demir kelepçe, dudaklarıma bir daha asla açılmayacak olan kiliti elleriyle vuruyordu. Mucizeleri o demir kelepçelerimle tutmaya çalışıyor, bileklerimdeki acıyı umursamıyordum. Yorgunluk, gözlerimin etrafındaki çizgilere yuva kurmuş, soğuk sular yüzüme vurdukça keskinliğindeki yara izlerini ortaya çıkarmıştı.

Kelepçeli ellerimle kalın perdeleri açıyor, etrafı kızarık gözlerimle olanları izliyordum. Güneş doğuyor, batıyor, ayın ışıkları yüzümü teğet geçerek tekrar güneş doğuyordu. Ruhumun gökyüzünü bulutlar kaplamış, kar kanlı cesetlere dökülüyordu. Güneşli bir günde neden yağmurlu bir ruh taşıyordum?

Buğra Sadıklar. Adamın dudaklarından dökülen isim yağmurlarımı şiddetletirken, elimin altındaki koltuğun kolunu daha sıkı kavramıştım. Biraz uzun olan tırnaklarım koltuğa batmış, kötü bir ses çıkartmıştı ve bu, Ferhat'la Erim'in bana doğru dönmesi için büyük bir sebepti.

Gözlerimiz buluşurken, bir şeyler olduğunu anladığını biliyordum. Keşke beni hiç anlamasaydı. Yutkundum. Ne hareketlerime bir manâ yükleyebilir ne de bu işkenceye bir son verebilirdim. Keşke. Keşke. Keşke. Keşkelerimi ayağımın altındaki sandalyeyi iterek, kendimi karanlığa bırakırken düşünmeliydim. Sandalyeyi iten bendim.

Sıkıca gözlerimi kapattım. Göz kapaklarım dolan gözlerime yardımcı olmasada, yanağımdan süzülen gözyaşını unutmaya çalıştım. "Ben.. Ben eve gideceğim." Özür dilerim.

Hızla arkamı dönüp, sendelememeye çalışarak kapıya doğru adımladım. Topuklu ayakkabılarım değil yardımcı olmak, düşmem için çabalıyor gibiydi. Kalın ve güzel sesi barın duvarlarında yankılandı; "Nevra!"

Adımlarım sıklaştı. Fark etmemesini umuyor, beni durdurursa her şeyin biteceğini hissediyordum. Hızla önünde durduğum kapıyı ittim ve onun ceketini giydiğim için ceketinin cebindeki telefonumu çıkarttım. Buradan gitmeliydim. Ellerim titreyerek numarayı tuşlarken hızla kendimi sokağa attım ve yarı koşar yarıda yürüyerek Erim'in beni bulmamasını umdum.

"Nevra!"

Saçlarım sırtıma çarparken, omzumun üstünden arkama baktım. Lütfen, gelme. Yutkunurken hızla bir barın duvarına tutunarak ayakkabılarımı çıkarttım ve koşmaya başladım. Sarı saçlarım soğuk rüzgârdan arkaya doğru savruluyor, gözlerim sızlıyordu. "Hayır!" Diye fısıldadım. "Hayır, böyle olmamalıydı!"

Artık güzel sesini duymuyor, çınlayan kulaklarım ve sızlayan dizlerimle sadece ceketinden gelen kokusundan avunuyordum. Bu hikâyenin başı belkide çoktan sonlanmıştı ve sadece ucu kırık bir kalemle kelimeleri birleştirmeye çalışıyordum. Belkide gelecek hiç var olmamıştı, geçmişimin tekrarlarını yaşıyordum ve tekrar tekrar olduğum yerde yok oluyordum.

"Bırakın beni!" Adımlarım bıçak gibi kesildi. İrileşen gözlerimle nefes nefese duyduğum sesin doğru mu yanlış mı olduğunu anlayamaya çalışıyordum ancak tam o anda gelen çığlıkla korkuyla titredim. Kulaklarımın çınlaması adımlarımın sonlanmasıyla eş değer olarak yok olmuştu.

Çığlık bir anda ağlama seslerine karışırken bir adamın kahkaha sesi duyuldu. Yutkundum. Gözlerim hemen sağımdaki sokağa dönerken, sesin oradan geldiğini anlamam çok sürmemişti. Sokağa adım atarken hiç düşünmedim. Kızın o bağırışları boğazımı öyle düğüm düğüm ediyordu ki vücudumdaki titreyiş, kızın çığlıklarında kaybolmuştu.

TEHLİKELİ İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin