Okulda bircok kisi beni seviyor. Bunu hep kankalarım söyler. Ben sevmiyorum. Sevemiyorum. Seven insan nasıl başkasıyla sevgili olur ki?
Ve okula gelmiş bulunmaktayım. S bizim yan sınıfta olduğuna hep görüyorum. Fatmanur' la gezerken kendimi avutuyorum bazen. Ama sadece bazen.
Aslında aşığım ama, birisiniyle sevgili olsam sanki her şey geçecekmiş gibi. Ama sorun şurda ki, ben birisiyle aşık olduğum için çıkmak isterim. Unutmak için değil. Aslında yan sınıfta bir çocuk var. Adı Ahmet. Yani yakışıklı değil fazla ama beni sürekli salak arkadaşlarımdan koruyor. Bilmiyorum...
İlk ders inklap. Bu dersi çok seviyorum. Cünkü öğretmenim çok iyi bir adam. Babam gibi.
Eve gelince ilk işim telefona sarılmak ve kankamı aramak. Salak kız bir türlü açmıyor. Eninde sonunda ulaşınca da 'Lan mal ne b*k yiyosun da açmıyosun?' Dedim. Bana öyle bir cevap verdi ki beynimdeki tüm hücreler sanki pembeye boyandı. Aynen şöyle dedi 'Başak, sinan yanımda' . Bunu söylerken bir duraksama yaşadı. Normalde bunu söylemek kolaydır. Ancak benim onu sevdigimi biliyor. Ayrıca da onun kuzeni o.Ben ağlamak istemediğimde ama kendimi tutamadığımda hep burnum kanar. Telefonda da 'Allah'ım, burnum!' Dedim. İlknur anlamış olacak ki, 'dur hemen geliyorum iki dakikaya ' dedi. Hemen sonra bize geldi. Babam kapıyı açtı. Benim odama koşa koşa geldiğini adım seslerinden anlayabiliyordum. İçeri girince o esmer ve endişeli suratı görmemek için kafamı eğdim.
Önce yanaklarımı küçük elleriyle avuçladı ve şöyle dedi 'Canımsın bee, üzme kendini nolacak bi mal için böyle kendini üzüyorsun ki? Gel şu burnunu halledelim' Dedi ve burnuma 2 peçete tıktı. Hemen ağzımı açacak oldum ki, -belki mistik güçlerdir ,belkide bir sihir numarasıdır bilmiyorum artık- ağzım yavaş yavaş geri kapandı. Hep bende olur bu zaten. Boğazım düğümlenir, yanaklarım kızarır ve son aşama; gözlerim şişerve kızarır. Hemde gözüme kolonya ďökülmüş gibi.
Bir iki dakika sonra sessizliği bozup ağlamaya başladım. Ama ne ki ağlama. İlknur'a sorsalar bir kova, bana sorsalar kıyafetlerimi yıkayacak kadar...
Sonra İlknur tekrar yüzümü avuçladı ve burnuma tıktığı peçeteleri değiştirdi. Sonra elimden tutup beni kendi evlerine götürdü. Zaten hemen yan apartmandaydılar. Evlerine gittik. İlknur'un kardeşi Ahmet, Sinan'ın abisi Sefa (aralarında 1 yaş var), ben ve İlknur aşağıdaki parka indik. İlknur ' hangi oyun?' Diye sordu. Bende 'doğruluk mu, cesarerlik mi?' Diye lafa atıldım. Herkes 'bana uyar' dedi. Bende 'hadi bakalım!' Diye bağırdım. Halbuki bilmiyorlar benim nekadar acı çektiğimi. Nekadar canimın yandığını...
Oyun başlayınca ilk İlknur şişeyi çevirdi. Sefa abiye geldi şişenin cevap kısmı. İlknur 'Doğruluk mu, cesaretlik mi?' Diye sordu. Sefa abi de 'Sana güvenmiyorum.O yüzden doğruluk' diyerek sırıttı. İlknur 'nınınınını' diye sesler çıkatak düsünmeye koyuldu. Sonra hemen 'Aha amına valla buldum, sevdiğin varmı?' Diye sordu. Sonra da Sefa abinin yüzü düştü. Bi an yüzüme baktı. Ne oldu anlamında hem ağızımı oynatıp, hemde kafamı bir sağa bir sola oynattım. O da hiç dedi fısıltıyla. Gözlerinin feri gitmişti. Tabi bu arada İlknur Ahmet'le yine kavga ediyor, Sinan da ona bakıyordu.
Bu deli arkadaşlarımın kavgası bitince Sefa abi cevap vermeye hazırlandı. 'Var' dedi. Hepimiz birden 'ooooooo' diye bağırdık. Ama sanki Sefa utanmıştı. Gerçi kim utanmaz ki? Ben olsam bende utanırım. Bu oyun böyle devam etti.
Akşam eve dağılırken benim markete ekmek almaya gitmem gerekiyordu. Zaten İlknurla kardeşini annesi çağırdı. Sinan da Sude'nin evinin önünden geçecekmiş. İnanılmaz derecede ağlayasım geldi ama ağlamadım. Onun yerine telefonumu çıkarıp markete giderken muzik dinledim. Elime telefonu alıp müziği değiştirecekken bir elin kolumu tutuğunu hissettim. Başımı çevirdim ve Sefa Abi'yi karşımda buldum. Okadar şaşırdım ki sağ elimdeki telefonmu kaldırdım ve tam kafasına çarpacakken elimi tuttu zaten. Nedenini bilmediğim bir şekilde irkildim elinin o soğukluğu ve cansızlığından.
'Sen eve gitmedin mi Sefa Abi' dedim. O da biraz sırıtıp 'Sence burası hiç eve benziyor mu?' Dedi. Bende güldüm ve ' Bence de benzemiyor' dedim. 'Ne yapıyorsun burada?' Dedim ardından. 'Hiiiç, akşam koşusuna çıktım' dedi. Marketin önüne geldiğimizi far edince, ben ekmek almak için içeri girdim. O da peşimden geldi. Ekmeklere bakarken ben, en iyisi bu ikisini al da seni eve bırakayim dedi.
Ekmeği alınca eve doğru yöneldik. İkimize de birer çikolata ısmarladı Sefa Abi. Çünkü biliyor çikolata yemediğimde sinirlendiğimi. Sonra aldı elimden ekmeği ve sol kolumu, konulun içinden geçirdi. 'Napıyorsun?' Demek içimden gelmedi bir an. Sonuçta biz abi kardeş değil miydik ki?
Evin önüne gelince kolumuzu hızla çektik. Sonra aynı anda 'Görüşürüz' dedik ve ben eve koştım.
****(Sefa'nın ağzından)
İlk defa koluna girdim. Teni buz gibiydi. Kokusu buram buram burnuma gelirken, inşallah bayılmam diye düşundüm. Malum. Çok güzel kokuyor. Sanki binlerce çiçek biraraya gelmiş gibi...Eve bıraktım onu ve şu an kendi evime doğru yürüyorum. O kardeşimi, bense onu seviyorum. Bir kısır döngüdeyiz. Ne başı belli, ne de sonu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümüne Dek
ChickLitSeviyorum. Özlüyorum. Unutamıyorum. Ne olur ki gözlerimin içine bakıp da, "Gel kaçalım uzaklara" desen? Ama önce sevmen lazım. Sonra o kızı bırakman ve benim olman lazım...