Yönümü kaybetmiş, karanlığın derinliklerinde kaybolmuş bir yıldızdım. Onunla aynı gökyüzünü paylaşırken o yönümü bulmam için gerekli olan tek kutup yıldızıydı. Karşımda sevgilisiyle oturuyordu ve bu benim canımı fazlasıyla yakıyordu. Ellerimi hala sıcak olan kahve bardağımın iki yanına koyarak, onları izlemeye devam ettim. Dudaklarım acı bir şekilde aralanırken sıcak kahvenin boğazımdan geçmesine izin verdim. Birbirlerinin gözleri içine saf bir aşkla bakarlarken benim gözlerimin dolmaması imkânsız gibi görünüyordu. Dolan gözlerimi onlardan çekerek lapa lapa yağan karı izledim. Artık bu sondu. Onun için akıttığım son gözyaşı belki de onu son kez takip edişimdi. Artık bir karar almıştım, buradan, onun nefes aldığı bu şehirden gidecektim. Karşımdaki manzaraya daha fazla dayanamayarak elimdeki bardağı sertçe masaya çarpıtıp hızlıca ayağa kalktım. Masanın yanında bulunan çantamı boynumdan geçirerek kafama siyah şapkamı da taktıktan sonra bu vedaya hazırdım. Tam adım atacakken başımın döndüğünü, ayaklarımın altından yerin çekildiğini hissettim. Zaten olanlar neyse hep bundan sonra olmuştu ....
Belimden tutan ellerin varlığı beni koca bir boşluktan çekerek sıcacık güven dolu kollara hapsetmişti. Ondan sonrası derin bir karanlıktı. Kendime geldiğimde tanıdık hastane kokusu burnuma doluştu, yanımda tanımadığım bir adam vardı. Pürdikkat bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturarak, bu tanımadığım kişi karşısında ne söyleyeceğimi kestiremediğim için bir müddet başucumdaki adamı inceledim. Koyu kahve gözlerine uyumlu üzerindeki takım bedenini tam sarmıştı. Boyu da nerden baksan 1.90 var gibi gözüküyordu. Biçimli kaşları ve dolgun dudaklara sahip bu kişi benim onu incelemiş olduğumu anlamış olmalı ki kaşlarını çatarak bana baktı. Pürüzleşen sesimle " Siz...."
" Bayıldın ben de seni hastaneye getirdim." diyerek kısa ve net cevap vermişti.
Demek bayılmadan önce kollarına düştüğüm kişi karşımdaki kişiydi. Öyleyse neden güvende hissetmiştim kendimi ?
Kuru çıkan sesimle " Teşekkür ederim." diye mırıldandım.
O esnada kapı tıklatılarak doktor içeri geldi.
Doktor, ilk önce ismini hâlâ bilmediğim kişiye dönerek kısa bir selam verdi. Daha sonra bana dönerek
" Evet, kendinizi nasıl hissediyorsunuz ?" diye sordu.
Bakışlarımı doktora yönelterek "İyiyim " diyebildim.
" Korkulacak bir şeyiniz yok. Tansiyonunuz düşmüş. Serum bitince gidebilirsiniz." Başımı usulca salladım. Yaşadıklarımın sarsıcı etkisi bu olmalıydı. Bedenimin tepki vermemesi şaşılacak bir durum olmalıydı.
" Murat. Seninle sonra özel olarak konuşabilir miyiz? " diyen doktora kafasını sallayarak onay verdi. Adının Murat olduğunu öğrendiğim kişi bana tuhafça baktıktan sonra doktorun ardından o da çıktı. Derin bir nefes alarak kafamı yatağın demirine dayadım. Bayılmadan önce yaşadıklarım birer birer göz perdemde belirdi. Boğazımda oluşan düğümü yok sayarak " Bu sondu Eymen. İnan bana sondu ."diye fısıldadım.
Ne kadar süre böyle durduğumu bilmiyorum. Kolumdakini çıkartmak için gelen hemşirenin hemen ardında Murat' ı görmem gerçekten beni şaşırtmıştı. Gittiğini düşünmüştüm.
Hemşire de yanımızdan ayrıldıktan sonra,
" Gidebiliriz." dedi.
" Teşekkür ederim ama ben kendim gidebilirim." diyerek öne doğru adım atmaya yeltendiğimde kolumdan tutarak,
" Özel aracınızın olduğunu bilmiyordum. Lütfen sizi bırakayım."
Kafamı salladım, zaten şu ruh haliyle hiç araba kullanmaya niyetim yoktu. Beni kurtaran adam, öldürecek değildi ya? Uzun süren araba yolculuğundaki sessizliği bozan telefon sesi olmuştu. Telefon zil sesinin yerini Murat 'ın sesi almıştı. Murat'ın ağzından Eymen isminin dökülmesi bakışlarımın hemen oraya dönmesine sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TADIMLIK AŞK (TAMAMLANDI)
ChickLitLanet topuklular yüzünden hiç olmamam gereken yerdeydim. Eymen Korel'in kolları arasında..... Benim uzun zamandır başaramadığımı bu topluluklu ayakkabılar başarabilir miydi? Platonik bir aşkın pençesinde kıvranırken Eymen Korel tarafından fark edi...