Umut

46 4 4
                                    

Kötü bir şey yaşadığınızı farz edin. Ya da şuanda bulunduğunuz kötü bir an varsa onu düşünün. İyi bir şeylerin olması lazım ama imkansızmış gibi geliyor. İşte tam da bu; umut gerek, 'Umut'. Ne varsa ne yoksa bütün yaşananları silip imkansız terimini ortadan kaldıran tek duygu, umut. Umut varsa herşey olur. Hiçbir zaman umudunuzu kesmezseniz tam herşey ucuna dayanmışken bile olur. Örneğin; ben buralara kadar umudumu kesmeden geldim. Ailem vefat etti, kaza geçirdim, insanlar gözlerimin önünde yitip gittiler ama ben hiç ama hiçbir zaman iyi şeylerin olacağına dair umudumu kesmedim. Şöyle ki; artık olgun, sadık ve beni seven arkadaşlarım, ailemden kalan biricik kardeşim, bazen sıkıntılı olsa da aslında çokta eğlenceli bir işim var. Tatile gidiyorum, insanlara yardım ediyorum, sevdiğim bir işim var, vakıflara bağış yapıyorum ve huzurevlerinde zaman geçiriyorum. Hiç fark ettiniz mi bilmem, iyilik yapınca çok iyi hissediyorsunuz. Ve paranızı ihtiyacı olan birine verdiğinizde nedensizce kazandığınız paranız bir şekilde artıyor.
Ve bir de bilir misiniz; İnanç çok önemli. En az umut kadar. Ne kadar çok inanırsanız, başta kendiniz olmak üzere imkansız dahil, o şey; o kadar imkanlı hale geliyor. Eğer gerçekten olmayacaksa bile inandığınız için oluyor. İnancınızı ve umudunuzu hiçbir zaman yitirmemeniz gerek. Yani her zaman bir şeyleri başarabilirsiniz, ya da o şey gerçekleşebilir.
Defterini kapattıktan sonra kafasını kaldırdı, masa ışığını kapattı ve etrafına bakındı. Gün doğuyordu. Her doğan güneş yeni bir umut demekti. Bir şeylerin değişeceğine, bir şeylerin daha iyi olacağına dair bir umut. Gülümseyerek ayağa kalktı ve perdeleri açtı. Yağmur yağacağını anladığında heyecanlanmıştı. Toprak kokacak diye sevindi. Dolabına yönelip üstünü aldı ve giyindi. Daha sonra aşağı mutfağa inip kendine bir şeyler hazırladıktan sonra karnını doyurdu. Saat 8 olduğunda kardeşini de alıp fırına uğradılar. Yeni çıkmış bir sürü sıcak ekmek alıp biraz da alışveriş yaptıktan sonra yetimhaneye varmışlardı. Ellerinde poşetlerle kapıya vardıklarında görevli onları güler yüzle karşılıyordu. Çağla görevliye halini hatrını sordu ve sonra içeri geçtiler. Çağla ablasını ve kardeşinin geldiğini gören çocuklar büyük bir sevinçle onlara koştular ve sıcacık masum kucaklamalar verdiler. "Siz yaşamsınız." Çocuklar gibi Çağla'nın da mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Onlarla birlikte olmak tarifsiz bir haz veriyordu. Ellerindeki poşetleri yere bıraktıktan sonra çocuklarla zaman geçirdiler, oynadılar. Her ay ve her boş zamanında gelsede her defasında hiç bıktırmadan bir mutluluk ve heyecan veriyordu burası. Yaşayamadığı çocukluğunu başkalarına yaşatmak için verdiği çaba en samimi çabaydı.

Zaman geçmiyor gibi geliyordu Çağla'ya. Önemli bir müşterisini bekliyordu. Bugüne kadar gittiği hiçbir psikoloğun işe yaramadığını belirten bir müşteri. Heyecanlıydı biraz da korkuyor gibiydi ama güveniyordu kendine. Birden kapısı çalındı, içeri gelmesini söyledi. Emin bir duruş aldıktan sonra kapısından giren Pınar müşterinin geldiğini bildirdi. Çağla kabul ettikten birkaç saniye sonra ürkek bir bayan, eşi olduğunu tahmin ettiği bir beyefendi ile girdi içeri. Çağla tebessümle önündeki koltukları göstererek buyur etti. Yavaşça yürüyüp büyük bir tereddütle oturdu. En basiti ile başladı;
"Hoşgeldiniz. İsminiz nedir?"
Gözlerini büyüterek yanındaki adama baktı. Adam anladığını gösteren mimikle birlikte elini tutarak onun yerine konuştu.
"İsmi Sema'' dedi yanındaki kocası sandığım adam. Sezdiğim kadarıyla kadının içindeki utangaçlığı dışarı çıkaran, insanlara güvenini kaybettiren duygusal bir sarsılma yaşamış. Notlarımı almaya başlamıştım. ''Peki, Sema hanım ve.. beyefendi?'' dedim tek kaşımı kaldırarak. ''Adem'' diye cevap verdi o da sorumu anlayarak. ''Abisiyim. Sürekli yanında ben olurum. Sizinle görüşmek için yardımcı olmam gerekiyordu.'' dediğinde fazla beklettiğimi anlayarak koltuklara buyur ettim. Demek ki hala güvendiği birisi vardı. Abisi Sema'nın sıska kollarından tutup nazikçe kardeşini oturttu ve kendisi de karşısına oturup endişeyle bir bana bir de kardeşine bakmaya başladı. 

''Sema hanım şuan nasılsınız? Odada sizi rahatsız eden bir etken var mı?''  diyerek ruh halini ölçmek istedim ilk olarak. ''Pek iyi değil'' dedi abisi. Sanırım hastadan daha çok hastanın abisi konuşacaktı.Sol tarafıma oturan abisinin endişeli bakışları metreler öteden bile fark edilecek kadar dikkat çekiciydi. Şuan sadece oturuyor olsa da gözlerinde kardeşini battığı çukurdan çıkarıp kurtarır, onu incitenleri öldürür gibiydi. Bu durum beni umutlandırdı. Hastamın ellerinden tutup, onu mutlu etmek için heyecanlandım. Kadının konuşmasını umarak ''Anladım ki utangaçsınız. Benden çekinmemenizi umuyorum.'' dedim. Dudakları titriyordu. Bakışları aşağı indi. Mümkün olduğunca göz teması kurmamaya çalışıyordu. O anda tekrar abisinin sesini duydum, zorlandığını anlıyordu. ''Rahatlaması biraz uzun sürecektir. Aslına bakarsanız bu yüzden buradayım daha çok ben cevaplayacağım sorularınızı. Zorlanacak.'' Abisine dönerek ''Adem bey şöyle bir durum var ki; sorunu daha iyi anlayabilmem ve sonuca daha temiz, daha çabuk varabilmem için Sema hanımla direkt olarak iletişime geçmeliyim. Tabii, farkındayım Sema hanım çok utangaç, konuşmak istemiyor ama kendisi için bana da biraz yardımcı olması gerek. Eminim kısa bir süre sonra bu kapıdan gülümseyerek çıkacak.''  dediğimde Sema aniden kafasını kaldırarak bana baktı. Derinlerde o incinmiş güzel kalbinde umut var biliyorum güzelim. Bu duruma zıt olarak abisi hiçte öyle bakmıyordu. İçinden ''söylemesi çok kolay'' diye düşünüyordu büyük ihtimal. İnsanlara güvenini kaybetmişsin ama hala nasıl da çok çabuk inanabiliyorsun. Bütün gücümle umudumu elime aldım, emindim onu mutlu edecektim, bırakmayacaktım. Belki bir gün seanslara gelmeyi bıraksa bile. 

''Peki o zaman şimdi bana danışma nedeninizi öğrenebilir miyim?''

Korkarak abisine, abisi de ona sakinleştirir gözlerle baktı. Bakışlarından yüzü kararlı bir ifade aldı ama hala korkaklığı yüzünden okunuyordu. Titrek dudaklarıyla ''Bi.. birden fazla şey var a.. aslında'' dedi. Anladım ki bu seans biraz uzun sürecekti.

-

Teşekkür ederim. Geç olduğu için üzgünüm. Hatalarımı affedin.

PsikologHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin