NE? SÜRPRİZ Mİ VARMIŞ? YAZAR BİZE, 108000 OKUMAYA ÖZEL BÖLÜM MÜ YAZMIŞ? HEM DE NORMAL GİDİŞATIN DIŞINDA :) YANİ BU HAFTA İKİ BÖLÜM MÜ VARMIŞ? BİR DE KATİL UŞAK OLMAYABİLİR DE Mİ GELMİŞ? BAYRAM MI GELMİŞ :D
OYLAMAYI/YORUMLAYI/ÖNERMEYİ/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN.
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ.
NİCE YÜZ BİNLERE...
..............................................................................................................................
Tarih günümüzden bağımsız olup hikâye geçmişte geçmektedir. Tamamen kurgu, fantastik ögeler barındırmaktadır. Ve kendisi şu soruyla gün yüzüne çıkmıştır? İlk video ne amaçlı kullanıldı? Vatanım sensin büyük esin kaynağıdır. İzleyiniz! Mükemmel dizi :)
1919/ İzmir:
Yazarın bakış açısından;
"Birlik olalım. Gün birlik olma günüdür. Düşman dibimize kadar girmişken yapabileceğimiz tek şey birbirimizin elinden tutup onlara karşı siper tutmaktır. Unutmayın mavi, beyaz yalnız göklerde güzeldir. Mavi sadece gökyüzüne, beyazsa sadece bulutlara yakışır. Onların arasında da dalgalanmaya sadece allı, beyazlı bayrağımız yaraşır..."
Meydanda yaklaşık otuz gün önce beliren devasa, mucizevi, en azından halkın gözünde öyleydi, sözler duyulmaya devam ederken madalyalarla bezenmiş mavi üniformalı komutan sinirden gözleri dönmüş bir şekilde dikiliyordu. Halk büyülenmişçesine ekranı dört gözle izlerken komutan topukları üzerinde bir dönüş yaptı ve olanca sesiyle emrindeki askerlere bağırdı.
"Beceriksizler! Bir kızı bulamadınız! Siz burada hülyalı gözlerle bu lanet şeyi izlemeye devam ederken o halkı kışkırtmaya isyanı körüklemeye devam ediyor!" Komutanın meydanı inleten sesiyle ekranı izlemekte olan birkaç kişi başını çevirip komutana baktı. Bu komutanı öfkelendirirken biraz önceki çıkışından ötürü oldukça pişmanlık duyuyordu. Herkesin önünde bağırarak çaresizliğini göstermiş, otoritesine en büyük darbeyi kendisi indirmişti.
Evet, çaresizdi. Günlerdir nereden çıktığı bilmediği bu devasa ekran ve halkı uyandırmayı kendine görev edinmiş bu kız ona çaresizliğin en büyüğünü tattırıyordu. Bu olay ilk tekabül ettiğinde kızı hemen yakalayabileceğini düşünse de bugün otuzuncu gündü. Yirmi gün önce zaman daralıyordu, on gündür ise hiç zaman yoktu. Geçen her saniye bu meydanda bu ekrandan duyulan her bir söz Türklerin yüreğine adeta çiviyle taşa kazınan yazı gibi işleniyordu, bunun farkındaydı komutan. Türkler vatanına düşkün, cesaretli, yürekli insanlardı. Eğer kalkışırlarsa kimse onları durduramazdı. Bunu düşünmek istemiyordu komutan lakin bunun epeyce farkındaydı. O yüzde günlerdir uyku yüzü görmeyen zihni yapılacak ehemmiyetli işler listesi ile dolup taşmıştı.
1.O kızı bulacaktı.
2.O kızı bulacaktı.
3.O kızı bulacaktı.
Liste böyle uzayıp gidiyordu çünkü komutan hayatında ilk defa bir şeyi çok iyi anlamıştı. O kızı bulmak Türkleri yatıştırmak demekti. Türkleri yatıştırmak İzmir'i elinde tutmak demekti. Her şey bunun içindi ya. İzmir'i elinde tutmak... Kariyeri, ailesi, yaşamı... Her şeye buna bağlıydı. İzmir'de mavi, beyaz bayrak dalgalanıyorsa komutanın alacağı nefesler vardı ama eğer dalgalanmıyorsa... Tehditkâr bakışlarla askerlerine yürüdü.
"O kızı bana bulacaksınız" dedi parmağını sallayarak. Sesini meydandaki insanların duymaması için makul bir düzeyde tuttu. "Duydunuz mu beni? Hani günlerdir istediğiniz o zaman var ya... Onu unutun artık. O kızı bana akşama kadar getirdiniz, getirdiniz. Getiremediniz... Gelmeden ailelerinizle, sevdiklerinizle vedalaşsanız iyi edersiniz." Geri çekilip meydandaki insanlara baktı. Olanca gücüyle, olanca sertliği ile bağırdı. "Dağılın sizde! Bu meydanda bundan böyle kimse olmayacak! Anlaşıldı mı? Eğer olan olursa..." Sözlerini tamamlamadan iki asker peşinde yürüyerek meydandan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAHA FAZLA FENOMEN ❤️
Short StoryPROFİLİMDE BULUNAN FENOMEN KİTABININ ÖZEL BÖLÜMLERİNİN YÜKLENDİĞİ BİR KİTAPTIR. HİKAYELER KİTAPDAN BAĞIMSIZ OLUP HERKES TARAFINDAN KISA HİKAYE OLARAK OKUNABİLİR.