Ege'nin ağzından
Güneş'in iyi bir kafa dinlemeye ihtiyacı vardı ve ben de onu rahatlayabileceği bir yere götürmeye karar verdim. Kendi evime. Kim, nereden bilebilirdi ki Güneş'in benim evimde olduğunu? Yolda biraz düşünme fırsatı buldum. Güneş'in o adamla eve girdiği andan itibaren düşünme yetimi kaybetmişim meğer. O adamın kim olduğunu hatırladım. O gün yemekte Güneş'le gelen kişiydi. Yani amcası. Hala neden böyle davrandığını anlayamasam da o adamın kim olduğunu bulacaktım ve neden böyle davrandığını.
Evin önüne geldiğimizde Güneş'i yavaşça kucağıma aldım ve yatağa kadar taşıdım. Arabayı park etmeye gidiyordum. Garip bir hisle iç içeydim. Sanki biri, bir şey beni izliyordu. Etrafıma göz attığımda kimseyi göremedim. Fazla aldırış etmeden arabaya bindim ve park edip eve girdim. Güneş uyuyordu. Baş ucuna oturdum ve onu izledim. Bir kız yüzünden Ege Poyraz'a ne olmuştu böyle? Ne kadar çabuk eski halime dönmeye başlamıştım!
Tek bildiğim Güneş'in iyi hissettirdiğiydi.
Ayağa kalktım ve yatağın diğer tarafına yürüyüp Güneş'in yanına uzandım. Gözlerim yavaşça kapanıyordu. Uyku beni ele geçirmişti.
Güneş'in ağzından
Gözlerimi açtığımda evimde olmadığımı anlamak zor olmadı. Her yer siyahın tonlarındaydı. Aslında yabancı gelmiyordu. Ege'nin evinde olmalıydım. Onun yatağında, onunla yatıyor...
Onunla yatmak?
Ege'nin eli belimdeydi!
Resmen bana sarılıyordu. Buna inanabilir miyim? Ah! Sevdiğiniz bir insanla aynı yataktasınız, düşünsenize! Resmen mutluluktan havalara uçuyordum. Yavaşça ona döndüm ve bütün yüz hatlarını beynime kazımaya çalıştım. Nefesini içime çektim. Ona iyice sokuldum ve kokusunun üstüme yapışması için dua ettim. Saniyeler hiç geçmesin istiyordum. Ne kadar hoş bir histi ona dokunmak. Yavaşça gözlerini açtığında hemen geri çekildim. Belki de bu durumdan rahatsız olurdu.
"Hey..."
Yavaşça doğrularak gözlerini avucunun içiyle ovaladı. Bir ilah gibiydi karşımda. Gözlerimi alamıyordum ışıltısından. Böylesine kötü bir adam, nasıl oluyor da bu kadar temiz görünebiliyordu bana? Belki de içini görüyordum onun, sadece ben!
"Günaydın"
"Günaydın"
Bana günaydın deme nezaketini göstermişti. Gelişme vardı aramızdaki ilişkide.
"İyi uyudun mu?"
Güneş, tam bir kaçıksın! Böyle soru mu sorulur ya? Off... Rezillik. Gülümsedi sadece, cevap vermedi. Öyle malca sorular sorarsan çocuk güler sana tabii. Bir süre tavana baktı ve sonra birden kendini yatağa attı. Yatmasıyla elimi tutup incelemeye başlaması bir oldu. Ne yapıyordu bu şimdi, ve niye yapıyordu?
Ne yapıyor bilemem ama elimi tutmasının olağan bir şey olmadığını biliyordum. Yani bu durumda fazlasıyla olağanüstü bir durumla karşılaşmıştım.
"Ne yapıyorsun?"
"Elini inceliyorum"
"Hımm..."
Elimi onun elinden kurtardım, eğip büküp çekmesi yerine daha nazikçe ellerime bakabilirdi. Elimi yavaşça avucuna koydum ve gözlerine baktım. Sanırım anlamıştı. Bir süre sonra hareketlerimiz daha uyumlu bir hal aldı. Ellerimiz adeta dans ediyordu. Yüzüme hafif bir tebessüm yerleşti, bu durum hoşuma gitmişti. Sırt üstü uzanmış sessizce birbirimizi dinliyorduk. Nefeslerimizi, kalp atışlarımızı, belki de damarlarımızdan geçen kanı dahi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tozu ◐
Любовные романыGüneş, annesi ve babasını bilinmeyen bir nedenle küçük yaşta kaybetmiş, amcasıyla yaşayan 17 yaşında zengin bir ailenin kızı. Yıllarca okula gitmemiş, tonlarca özel ders almış, yaşıtlarına göre oldukça akıllı. Peki bu kızı hiç bilmediği bir yer ola...