Büyük Beklentiler Tehlikelerle Doludur

108 2 0
                                    

''Canınızı yakmamak için elimden geleni yapacağım madam,'' dedi James sakin bir sesle. ''Ama bir doktor olarak seçimi sizin ellerinize bırakmalıyım. Aslında dikiş isteyecek kadar derin bir yara değil, ama güzel boynunuzda göze çarpan bir iz olmaması için dikiş atmama izin vermelisiniz.''

Korkuyla gözlerim açıldı. '' İz kalmaması için mi dikiş atmayı öneriyorsunuz?''

''Evet,madam,'' diye onayladı beni. ''Dikiş atarsam göze çarpan bir iz kalmaz.''

''Bundan ne kadar eminsin?'' diye sordum. ''Düzgün dikiş atacak kadar yetenekli misin?''

Yüzü asıldı ve bakışlarını yere indirdi, sözlerim onu gücendirmiş gibiydi. ''Tıpta en yetenekli olduğum alan bu,'' diye itiraf etti. '' Bir çok ölü bedenin üzerinde, kusursuz bir dikiş için çok çalıştım.''

Gözlerim kısıldı ve yine sorgularcasına ağzımı açtım. ''Ama ölü birinin hücreleri ölür ve yara kapanmaz. Ve bu da sizin kusursuz dikiş attığınız anlamına gelemez. Ne zaman mevzun oldunuz?''

Sözlerimin ağırlığını ve kaba davrandığımı son sözlerimi söyledikten sonra fark etmiştim. Endişeyle James'ın gözlerine baktım. Sorgulamama kırılmış gibiydi ama gözlerinin arkasında bir ışık ve heyecan vardı.

''İki sene önce mevzun oldum. Ve hücreleri bildiğinize göre Tıpla ilgileniyor olmalısınız! Bu harika!''

''Kısmen,'' diye itiraf ettim. Ve hücreleri bildiğinize göre dediği için düşüncelere dalarak kaşlarımı çattım. Hücre ne zaman ve kim tarafından bulunmuştu?

Aklımı okumuş gibi, ''Robert Hooke şanslı ve kafası iyi çalışan bir adam,''dedi. ''Kimin aklında mantardan aldığı kesiti incelemek gelir ki?''

''Evet, öyle,'' diye mırıldandım ilgisizce. ''Peki,'' diye kabul ettim. ''Size izin veriyorum. Umarım iyi bir işçilik çıkartırsınız.''

 Gözleri parıldadı ve yanında taşıdığı çantasından bir kutu çıkardı. İçinde dikiş için iğne ve neşter, bir sürü bitki ve küçük şişelerin içinde renkli sıvılar vardı.

Doktordan çok şifacıya benziyordu ama bunu dile getirmedim ve doğru bir karar mı verdim diye kendimi sorgulamaya başladım. Her ne kadar rahat konuşuyormuş gibi dursam da, her yutkunduğum da yara ben buradayım dermişcesine sızlıyordu. Bazen acıdan gözlerim bile doluyordu. Dougglas zeki ve ne yaptığını bilen bir adamdı. Öncelikle kurnazdı. Eğer o sıra da çenemi açmasaydım yine de boğazımı keser miydi? Muhtemelen hayır, uslu durduğum ve onları savunduğum sürece bana zarar vermezdi. Ama bu durumda onu savunacak halim yoktu çünkü haksızlık yapmışlardı.

Rachel zeki biri değildi ve gözünün önündeki cevapları görememişti. Ya da bilmediğinden ileri gidememişti. Çünkü onların beni kaçırarak anlaşmayı bozduğunu bilmiyordu. Kaybolmuş ve şans eseri onlarla karşılaşmış olduğumu düşünebilirdi. Ya da Druidlerden kaçtığımı... Bir sürü seçenek vardı ve ben Rachel'a kızamıyordum. Kızdığım tek nokta bir Pagan olması ve bize saldırmasıydı. İkili oynadığını düşünüyordum.  

Dougglas'ın boğazıma dayadığı, tenime değen metalin soğukluğunu hatırlayınca ürperdim. Beni öldürmek istememişti, öyle düşünmelerini istemişti... Çünkü  Rachel'ın gözlerinin önünde ölürsem benim peşime düşmezdi. Bu ihtimalle Druidlerden de umudumu kesmeli ve kendi kaçış yolumu kendim aramalıydım.

James iğne kutusuna eğildi ve tek tek ellerini iğnelerinin üzerinde gezdirdi. İğnelerin şekillerine göre numaralandırmıştı. 

Kendi kendine konuşarak, ''Düz iğne boyuna uygun olmaz,'' diye söylendi. Hafif yuvarlak iğneyi aldı ve ''İşte bu çok uygun,'' dedi. ''Deriden kolayca geçer. Tam boyun kıvrımına göre!''

Yıldız TozuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin