Biraz korku. Göz göze gelişler. Adını sevmek koyduğumuz bu döngü.
Silahı yere attım,
"Jaribu," aklına kazımaya çalışmasını İzledim, "kollarımı tutar mısın?" Yüzüme, yerdeki silaha baktı. Sonra da ellerindeki sümbüllere ve titrek nefesler eşliğinde kollarımı tuttu. Bir süre hiçbir şey söylemedik, dilimiz yüreğimizden önce sökülmüş gibi öylece kaldık. Kollarımı oldukça gevşek ama bir o kadar da damarlarıma sinmek istercesine tutuyordu ki sanki bunu bile hak etmediğimi yüzüme vuruyordu."Her şey geride mi kalıyor?"
yo, yo— her şey geride kalmıyor, beraber gideceğiz ya, söylemiştim sana.
"Yazık," dedim, "güzel bir eviniz vardı."
"Joe, tüm paramı yedim."Bana silahını uzattı, tozlu sümbüller. Ayağa kalktı, iki eliyle göğüsüne vurdu—bu benim işte demenin bir başka yolu. "Vur beni," hani aynı andaydı, pervaz kız? "Söz, pişman olmayacaksın."
Birkaç dakika boyunca öylece durduk. Ne ben bir hamle yapıyorum ne de o bana o hamleyi yapma gerektiğini söylüyor. En sonunda silahı doğrultuyorum, zaten kimse ne yaptığını bilmiyor.
"Bu hayatın neferleri biziz," dedi, "ve toprağımızı teslim ediyoruz."Tak.
Ve bom.
Şefkatli ve haşin. Küller.Ölüm sebebi: kalpte oluşan ani bir patlama.
Jaribu, kalbinin saatli bir bomba olduğuna anca ben inanırdım.