♪EPILOGUE♪*5 YIL SONRA*
We are runnin' so fast
And we never look back
And whatever I lack, you make up
We make a really good team
Though not everyone sees
We got this crazy chemistry
Between usTroye, güzel dansı eşliğinde, yıllar önce yazdığım şarkıyı renkli sahnesinde söylerken, gülümsedim gururla. Calum, arkadaşlarıyla gülerek içkisini içiyor ve bir şeyler konuşuyordu. Gözlerim ondan ayrılmış, Troye'u izlerken bedenimdeki kan iyice kaynadı.
Aslında Calum'ı yormuş gibi hissediyordum ama o şimdi mutlu görünüyordu. Tek boş akşam saatinde Troye'un konserine gitmeyi ben istemiştim, ona tek gitmeyi de teklif etmiştim dinlenmesi için ama beni yalnız bırakmamıştı.
Jump starting your car 'cause this city's a bore
Buying e-cigarettes at the convenience store
Making new clichés on our own little tour
Let's rideGülümsemem genişlerken Troye, olduğum yere bakıp güldü ve her zaman kendine engel olamadığını söylediği gibi 'hey' diyerek eliyle beni gösterdi ve gülerek şarkıya devam etti. Bende gülerek ona eşlik etmeye başladım.
"You don't have to say, "I love you," to say I love you
Forget all the shooting stars and all the silver moons
We've been making shades of purple out of red and blue
Sickeningly sweet like honey, don't need money
All I need is you
All I need is you, you."Calum birden yanıma gelip kolunu omzuma attığında, hemen onu ittim ve kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Ne yapıyorsun?"
"Sana sarılmak istiyorum?"dediğinde gözlerimi etrafta gezdirdim. Kimsenin bizi görmediğini ya da fotoğrafımızı çekmediğini umarak tekrar Calum'a baktım. "Yakın olamayız."dediğimde dudaklarını büzdü ve bana doğru yaklaştı.
Sarhoştu.
Başımıza ne geliyorsa lanet olası sarhoşluğu yüzünden geliyordu.
Gözlerim titrek bir bakışla yan taraftaki Ashton ile konuşan Ashley'e kaydığında, hemen gözlerimdeki bakışı yakalamış, yüzündeki gülümsemeyi silerek Ashton'ı bırakıp hemen yanımıza geldi ve Calum ile arama girdi. "Thomas, geri bas dostum."
"O benim sevgilim Ash."dedi Calum mızmızlanarak.
Gülümsedim ama hemen sonra gülümsediğimi görmemesi için dudaklarımı büzdüm.
"Ben de senin en yakın arkadaşınım ve geri git diyorum. Eve gidince onunla istediğin her şeyi yaparsın."
Calum iç geçirdi. "O zaman eve gidelim."
"Daha sahneye çıkmadım. Beni bekleyeceksin ve o kıza elini sürmeyeceksin."dediğinde Ashley, sesindeki kendinden emirlik ile ben bile Calum'a dokunmayacağımı bir saniyeliğine de olsa inanmıştım.
"Tamam, artık önümden çık da onu göreyim en azından."dediğinde Calum, Troye kendi yazdığı Fun şarkısını söyleyeceğini söyleyip hayranlarla konuşmaya başladı.
Ashley aramızdan çıkıp bana göz kırptı. Gözlerim, aslında şarkıcı olan ama benim de yakın arkadaşlarımdan biri olan Ashley'den Calum'a dönerken elindeki bardak boştu. Onun karşısına geçtim ve bardağı elinden alıp benim sol tarafımdaki masaya koydum. "İçki içtiğin zaman mantıklı düşünmüyorsun."diye mırıldandım ona dönerek. Aramıza mesafe koymuştum.
Burada olan hayranlar genellikle 5 seconds of summer grubunu da sevdiği için bazıları onların isimlerini bağırıyordu.
Bazıları da Troye için bağırıyordu.
Bazıları da diğer ünlüler için. Troye artık dünyaca tanınan bir sanatçıydı sonuçta ve tüm bu ilginin yanında, ünlülerle takılmaya başlamıştı.
"Sarhoş değilim."diye mırıldandı ve bana doğru bir adım attı. Eğer sarhoş değilse aptalca bir şey yapmazdı. O yüzden yerimde durdum ve gözlerimi kısıp, gözlerine baktım. Neon ışıklar sayesinde onun da yüzü rengarenkti. "Yoruldum. Seni saklamaktan."
"Ama zorundasın."dedim. Yönetim ilişkimizi biliyordu ama bunu söylersek, albüm satışlarında ya da tura katılımlarda azalmalar olacağını falan söylemişti. Onların ünlerini engelleyebileceğimi söylediklerinde zaten hemen ilişkimizin gizli kalması gerektiğini kabul etmiştim.
Gülümsedi. "Değilim ve artık herkes senin, benim sevgilim ve gelecekteki eşim olacağını bilmeli."dedi ve ben dediklerinin şokunu atlatamadan, bir adımda aramızdaki mesafeye kapatarak elini belime koyup, dudaklarımızı birleştirdi.
Gözlerim kocaman olmuş bir halde gözlerini sımsıkı kapatmış yüzüne bakarken, o gülümsüyordu. Birden artan gürültüyle herkesin bizi gördüğüne de emin olmuştum. İlk başta onu itmeye çalıştım, gerçekten. Ama sonra yerinden bile kımıldayamadığını fark ettim ve içimden geçen siktir etsene sesine uyup, gözlerimi kapatarak dudaklarına karşılık vermeye başladım.
Bu onu iyice gülümsetirken sol elimi omzuna koyup, sağ elimi de ensesine götürdüm. Ne yaptığını bildiğine emin değildim ve bende ne yaptığımdan emin olmadığım için, bundan sonraki hayatımız sanırım anlık olacaktı.
Dudaklarımı dudaklarıyla hapsettiğinde, inlememe engel olamadım ve saçlarını çekiştirdim. Alt dudağımı ısırıp dudaklarımı serbest bıraktı ama beni bırakmadı. Gözlerimi açmak istemiyordum ama beni izlediğini biliyordum, eğer gözlerimi açarsam çığlıklarla ve bana edildiğini duyduğum küfürlerle gerçekten yalnız kalacak gibi hissediyordum.
Calum dudaklarını tekrar nefes bile zar zor alan aralık dudaklarıma bastırdı ama benim karşılık vermemi bırakın, dudaklarımı dahi kımıldatamadan geri çekildi. "Seni seviyorum."diye fısıldadı dudaklarını üçüncü kez dudaklarıma bastırmadan önce.
Kıkırdadım ve o tekrar gülüşümün bitmesini beklemeden dudaklarımı öptüğünde kollarımı ona dolamadan edemedim. "Bende seni seviyorum. Sanırım."diye mırıldandım ve gözlerimi açarak ona baktım.
Kafasını biraz geriye çekip kısık gözleriyle bana baktığında, elimde olmadan burnun ucuna bir öpücük kondurarak güldüm. "Seni çok seviyorum ama sanırım çok büyük bir nefret afetine yakalanacağız."
"Nefret afetini bırak da... Artık herkese bizi gösterdik... Hayatımız yine eskisi gibi düzenine girmişken,"dedi ve alt dudağını dişledi. "Evlenmeye ne dersin?"
"Ha?"dedim tüm beyin fonksiyonlarım yangın alarmı verirken.
"Hatta çocuk yapma işine de geri dönebiliriz."
"Oh siktir."
* * *
bitti
gidiyom ben