Beni gördüğünde hemen ayağa kalktı ve sarılmaya kalktı. Elimle göğsünden ittirip
“Napıyorsun be” diye bağırdım yine.
Mahcup bir şekilde suratıma baktı ve“ Kusura bakmayın, sizi her gördüğümde üzerinize atlıyorum.” dedi.
İçimden ha şunu bileydin yeşil gözlü bey diye geçirdim. Sonra ona dönüp “ Evet, bir daha olmasın lütfen” diyip sigarayı salladım üzerine doğru. Suratıma bakmaya devam etti. Oflayıp
“ Çakmak diyorum, var mı?” dedim.
Ceplerini yokladı bir süre. Sanırım onda da yoktu. Tam arkamı dönüp gidecektim ki “Buldum!” diye bağırdı resmen. Bildiğimiz bağırdı.
“ Ne bağırıyosun?” diye tersledim ve çakmağı aldım. Sigaramı yaktım, içime çektim. Sanki yıllardır içmiyormuşum gibiydi ama aslında daha dün içmiştim.
Yeşil gözlü bey de oturdu bankın kenarına. Birden kafama dank etti, bu adam kimdi? Neden bana sarılıp duruyordu? Ve neden uyandığımda başımdaydı? Bir kez daha içime çekip ona döndüm.
“ Adın ne?” diye sordum. Soru sormamı beklemiyordu sanırım. Suratıma bakakaldı.
“ Anlamadın galiba? Adın diyorum? “ diye yineledim sorumu.
“Efe.” deyip sustu. Sigaram bitmişti izmariti yere atıp ayağımla söndürdüm.
“ Pekâlâ Efe, söyle bakalım uyandığımda basımda neden sen vardın?"
Yine suratıma baktı aval aval. Parmaklarını çırptım ve “ Dünyaya dön Efe” diye seslendim.
“ Haklısın, kusuruma bakma. Lafı dolandırmadan söyleyeceğim. Ben size çarpan adamım.” deyip sustu. Sanki arkasında gelmek isteyen birkaç kelime daha var gibiydi ama sesini çıkarmadı.
“Niye bunu dünyanın en zor şeyiymiş gibi açıkladın ki? Hata bizdeydi. Senden şikayetçi olcağımızı düşünüyorsan rahatlayabilirsin, öyle bir şey olmayacak. Şimdi rahatça evine gidip huzurla yatağında uyuyabilirsin, Efe.” dedim ve yerinden kalktım.
Yürümeye başladığımda kolumu tuttu. Yeter artık ama sinirlenmeye başlıyorum. Kolunu itip
“ Naptığını sanıyorsun sen?” diye tısladım.
Teslim olurmuşçasına ellerini kaldırıp “Sakin ol, sadece dokundum.” dedi.
Tekrar arkamı dönüp gidiyorken bu sefer yanımdan yürümeye başladı.
“ Ben sadece özür dilerim. Ayrıca şikayet edip etmeyeceğin umrumda değil. Neyse şimdi git uyu, ben buralardayım. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa araman yeterli.” deyip bir kart verdi elime.
EFE ÖZKAN.
Soyadını yazma gereksinimi neden duymuştu ki? Kağıdı yere atıp yoluma devam ettim, gözlerim yanmaya başlamıştı artık. Uyumalıydım. Göz ucuyla Efe’ye baktığımda bankta oturmaya gitmişti yine.
Odaya ulaştığımda annemin değişik uyumasını görüp gülümsedim. Cidden değişik ama yani. Ayaklarını yatağıma uzatmıştı ve kafası koltuktan sarkıyordu. Gidip düzelttim hemen. Ardından yatağa yattım. Normalde hemen uyuyabilen biri değilimdir ama gözlerimi kapadığım gibi dalmıştım.
Uyandığımda odada kimse yoktu. Hemen buradan gitmek istediğim için üzerimi değiştim. Anneme bakmaya çıkmıştım ki aklıma Gece geldi. Odasına doğru yürüdüm. Kapıya geldiğimde içeride Efe vardı. Şimdi de onu bekliyordu sanırım uyandığında üzerine atlamak için. Birden Efe'nın konuştuğunu duydum. Ne dediğini duyabilmek için iyice eğildim. Veee lanet kapı, lanet ayakkabılar. Kendimi yerde buldum. Daha ben doğrulmadan Efe yanımda bitmişti.
“ İyi misin? Napıyordun orda?” diye sordu.
“Hiiiiç, Gece'ye bakmaya geldim. Tanıyormusun onu ?” diye sordum.
Kafasını hayır der anlamında iki yana salladı. Madem tanımıyordu ona ne anlatıyordu bu gereksiz. Herhalde benim teşekkür ettiğim gibi oda özür diliyordu.
“Gece nasıl? Durumu iyi mi?” diye sordum.
“Bilmiyorum, doktor bir iyi deyip bir kötü diyor. Bekliyorum bende.” diye cevaplarken annem göründü. Bana seslendi. Kısaca baş selamı verip annemin yanına koştum.
“O adam kim?” diye sordu bana. Eğer bize çarpan olduğunu söylersem muhtemelen geri dönüp üzerine atlardı. Bunu göze alamadım ve okuldan bir arkadaş dedim.
Eve gittiğimde yatağımı özlediğimi fark ettim. Bir gün ayrı kalmıştım aslında. Tam gözlerim kapanıcakti ki telefonum çaldı. “Hı” diyerek açtım telefonu. Arayan en yakın arkadaşım Gözde'ydi.
“Nerdesin kızım sen dünden beri” diye çemkirdi bana. Tabi haberi yoktu.Bir çırpıda anlattım olanları.
“Hemen geliyorum” diyip suratıma kapattı telefonu. Kulaklığımı takıp kapattım gözlerimi. En azından Gözde gelene kadar uyuyayım diye geçirdim içimden. Tabi ki uyku bana haram! Kendimi yastıkla boğmaya çalışırken abim;
“ Manyak mısın kızım sen?” deyip yastığı odanın öteki ucuna fırlattı. Yanıma oturdu.
“Güneş, sana milyonuncu kez soruyorum. Önüne bakmazmısın sen?” dedi. Güldüm çünkü haklıydı. Sürekli düşen biriydim. O da Gece'nın bana çarptığını bilmiyordu sanırım.
“ Ben düşmedim ki” dedim.
"Bende biliyorum düşmediğini, karşıdan geleni görmedin mi? Doktora gidelim mi abicim gözlük lazımdır belki” dedi.
Gözlerimi devirdim. Oflayarak yastık fırlattım. Birden ayaklandı ve;
“Bu bir savaş demektir küçük hanım, gardını al!” diyerek odanın öteki ucuna fırlattığı yastığı alarak bana vurmaya başladı. Gülmeye başladım.
Gözde birden kapıyı açınca abim ne olduğunu şaşırdı. Hemen ayağa kalkıp toparlandı.
“ Neyse hadi konusun siz” deyip odadan çıktı. Canım abim. Gözde kemiklerini kırırcasına sarılmıştı bana.
“Dur kız” deyip ittim onu. Bu sefer vurmaya başladı manyak.
“Nasıl bana haber vermezsin” diye çemkiriyordu aynı zamanda. Onu sakinleştirdim ve
“ Uyuyalım mı?” diye sordum. Kafasını salladı ve dolabından kendine pijama alıp giyindi. En son hatırladığım Gözde'nin banyoya girişiydi.
Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. İyi okumalaaar *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGE
Fiksi Remaja"Sen benim için gönderilmiş bir melek misin?" dedi sımsıkı sarılırken. Gülümsedim. "Yo yo yo, benden melek olmaz. Yanılıyorsun bence." dedim. Sıkıntıyla nefesimi dışarı bıraktım. "Özür dilerim, yaşadıkların için, yaşattıklarım için. Beni affedebilec...