Merhaba arkadaşlar, telefondan yazıyorum bölümleri. O yüzden yazım hataları olabilir. Özür diliyorum onlar için.
Karakterler için herhangi bir fotoğraf koymamaya karar verdim. Tamamen sizin hayal gücünüze kalmış.
İyi okumalar *-*
Gözlerimi açtığımda dışarısının hala karanlık olduğunu fark ettim. Gözde'nin ayağı üstümdeydi. Öküz işte, yatmayı bilmiyor.
Yataktan çıktım ve panduflarımı giydim. Üzerimde arabalı pijamalarım vardı. Mutfağa gidip kendime kahve yaptım. Tam bir kahve manyağıyım. Tekrar odama girdiğimde kulaklığımı ve telefonumu alıp sigara içmek için balkona çıktım. Kulaklığımı takıp müziğimi açtım. Dinlerken sabah olduğunu fark ettim ve içeri girdim. Üzerimi değişip, Gözde'ye yürüyüşe çıktığıma dair bir not bırakıp dışarı çıktım.
Hastaneye gidicektim. Önce bir çiçekçiye girip papatyalar aldım. Benim en sevdiğim çiçek, papatyalardı. Bencilce bir davranışta bulundum ama napayım, onun ne sevdiğini bilmiyorum ki.
Hastaneye ulaştığımda, odasını bildiğim için direk yukarıya çıktım. Baygındı, hala uyanmamıştı. Papatyaları masanın üzerine bıraktım ve yanına oturdum. Telefonumu ve kulaklığımı çıkarıp müzik açtım. Kulaklığın bir ucunu onun kulağına taktım. Müzik ruhun gıdası derler sonuçta. Belki iyi gelir ona da bana geldiği gibi.
Saatime bakıp toparlanmaya başladım. Tam odadan çıkacakken yine biriyle çarpıştım. Çarpıştığım kişiye bakmak için kafamı kaldırdığımda gözlerimi devirdim. Efe'ydi.
“Psikopat olduğunu düşünmeye başlıyorum artık” deyip dik dik baktım. Güldü.
“Bana diyene bak, senin ne işin var burada?” dedi.
“Vefa borcu diyelim.” dedim.
“Neyse, ben gecikiyorum. Bir dahaki gelişimde burada olduğunu görürsem gay olduğunu düşünücem artık.” Deyip gülerek çıktım.
Eve döndüğümde kahvaltı hazırdı. Bir dakika, bu koku! En sevdiğiiim. Patatesli yumurta *-* Canım annem. Zıplayarak kahvaltı masasına oturdum. Annemin yanığına kocaman bir öpücük kondurdum. Gevrek ve boyoz almıştım gelirken. Babam;
“Nerden geliyorsun kızım?” dedi.
“Gözde'ye not bırakmıştım. Size söylemedi mi? Yürüyüşe çıktım.” Dedim.
“Bu kıyafetle mi?” dedi gözleriyle pantolonumu göstererek.
Yalan söyleyebilen bir insan değildim ama onlara da kalkıp Gece”nin yanından geliyorum diyemezdim.
“Bugün böyle yürümek istedim,babiş.” diye gülerek cevapladım.
Gözde alttan tekmeyi geçirdiğinde yerimde sıçradım. Kaşlarımı çatıp baktım. Eğilip;
“Yine ne çeviriyorsun acaba Güneş?” dedi.
“Ya canımıniçi, ne çeviricem yok birşey. Güney'i görürüm belki diye pantolon giydim” dedim.
Güney benim yıllardır platoniği olduğum çocuktu. Aslında buna platonikte diyemeyiz. Sadece gözüme hoş geliyordu.
Ertesi gün olduğunda kendimi yine Gece'nin yanında buldum. Yine ona papatyalar almıştım. Biraz kalıp tekrar eve döndüm.
Günler geçti,her gün yanına gittim. Her gün papatyalar aldım ona, müzik dinlettim ve arada kitap okudum. Uyanmamıştı hiç. Doktora her sorduğumda ;
“Bekliyoruz ama umudumuz tükeniyor” diye cevaplardı beni.
Bir buçuk ay geçti, hala durumu aynıydı Gece'nin. Bir gün gittiğimde odasının boş olduğunu gördüm. Yatak toplanmıştı ve papatyalar ortalıkta yoktu. Hemen doktorun yanına koştum.
“Nerede Gece?” diye sordum.
“Güneş, ben üzgünüm.” dedi gözlerini kaçırarak.
Her gün gittiğim için bana adımla sesleniyordu artık.
“Nasıl yani? Öldümü?” dedim donuk sesimle.
“Bekliyorduk zaten, iç organları çok hasar görmüştü.” dedi bana.
Gözlerimin dolduğunu hissettim.
ÖLMÜŞTÜ.
HEMDE BENİM YÜZÜMDEN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGE
Ficção Adolescente"Sen benim için gönderilmiş bir melek misin?" dedi sımsıkı sarılırken. Gülümsedim. "Yo yo yo, benden melek olmaz. Yanılıyorsun bence." dedim. Sıkıntıyla nefesimi dışarı bıraktım. "Özür dilerim, yaşadıkların için, yaşattıklarım için. Beni affedebilec...