Adsız Bölüm 8

330 69 29
                                    


. İçeri geçtiğimde gördüğüm manzara ile kan beynime sıçradı ve ayaklarım beni taşıyacak gücü bulamadı.

Gözlerimi açtığımda dedem ellerimi avuçlarına almış başımda bekliyordu. Hepsinin gözlerinde telaşla kaplı bir mutluluk vardı.

-İyi misin kızım?

Bu sadece bir şakaydı. Dedem iyiydi ve ben korkudan bayılmıştım. İçimde tuttuğum o kıvılcımlar kimseyi kırmamak için gözyaşı olarak bedenimi terk etti. Dedem bana sarıldığında sessiz hıçkırıklarım artık herkesin duyabileceği yükseklikteydi. Kimse konuşmuyordu ve gözler benim üzerimdeydi. Ne yapmalıydım? Bilmiyorum. Her şeyde bana mantığımı kullanmamı söyleyen beynim de ilk defa olanların etkisinde kalmış gibi susmuştu. Ayrıldığımızda gözyaşlarımı kazağımın kollarıyla silmeye başladım. Kimseye bir şey demeden yukarı kata çıktım ve ilk olarak yüzümü yıkadım. Gözlerimde ki kızarıklığın geçmesi için soğuk suya başvurmamın ardından bugünü mahvetmemek için kremle yüzümü daha görünür kılmaya çalıştım. Aşağıdan gelen müzik sesiyle yüzüme sahteden de olsa bir gülümseme bıraktım ve hızlıca aşağı indim. Dedem anneannemin onun için hazırladığı pastanın önünde gözleri beni ararken bekliyordu. Gözlerimiz buluştuğunda kendinden emin bir ifadeyle güldü. Bugün doğum günüydü ve ben unutmuştum. Kendimi kötü hissediyordum ama bu günü daha da bozamazdım. Yanlarına ilerledim ve pastayı birlikte kesmelerini izledim. Dedemle anneannemin aşkı büyüktü. Şu ana kadar kavga ettiklerini hiç görmedim. Dedem anneannemi kaçırmıştı ama daha sonra annemin doğumuyla aileleri ile araları da düzelmişti.

Pastanın ardından dedem beni, Ediz de anneannemi dansa kaldırdı. Herkes mutluydu. Kimse az önce yaşananları takmıyordu ya da yaşanmamış gibi davranıyordu. Bense ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Çok geçmemişti ki aniden eşler değişti. Kiminle eş olduğumu görmek için başımı kaldırdığımda onu görmeyi planlamıyordum. Karşımda durmuş sırıtıyordu. Baş belası... Elini aniden belime koymasıyla irkildim. Sanki dokunduğu yerler alev almıştı ama bir şey dememesi için ya da nedeni her ne ise istemsizce başımı boyun girintisine yasladım ve gözlerimi kapattım. Hiçbir şey dememişti ama anlam veremediğim bir şekilde kalbi çok hızlı atıyordu. Ellerini belimden çekmesi ve sonra hızlıca tekrar belime yerleştirmesi bir olmuştu.

EDİZ'DEN...

Eşler değişeceği zaman direkt onun yanına gitmiştim. Kafasını kaldırdığında beni görmeyi beklemediği her halinden belliydi ama ellerimi beline yerleştirdiğimde irkildi ve ben tam ona bir şey diyecekken başını boyun girintime koyunca bir an ellerimi kaldırdım ama sonra ne yaptığımı fark edip ellerimi tekrardan yerleştirdim. Kokusu, kokusu büyüleyiciydi. Parfüm kokusu değildi. Özeldi işte. Benzeteceğim bir şey bulamıyordum. Farklı ve büyüleyiciydi. Bağımlısı olabileceğim bir şeydi. Saçlarıysa çilek gibi kokuyordu. Kafasını oynatmasıyla müziğin bittiğini fark ettim ve hemen çekildim. O da fark ettirmemek için hızlıca benden ayrıldı ve koltuklardan birine oturdu. Çok geçmeden pastalarda geldi ve insanlar konuşmaya başlarken o da sessizce etraftakileri izlemeye başladı. İki üç saat sonra herkes dağılmaya başlayınca onun yanına ilerledim.

-Kalkalım mı?

-Olur.

Anneannesi ve dedesiyle vedalaştıktan sonra arabaya bindik. Sessiz bir yolculuğun ardından evin önünde durdum.

-Teşekkürler.

-Bir şey değil.

-Yarın kaçta orda olmam lazım.

-Saat 9 uygun.

-Tamamdır.

Bunun üzerine arabadan indi ve bende eve girene kadar bekledim.

DERİN'DEN...

Eve girdiğim gibi çantayı koltuğa attım ve vitrinin önüne oturdum. Aldığım albümleri topluca kucağıma yerleştirdim ve koltuğa oturdum. İçlerinden beğendiğim bir tanesini elime aldım ve içini açtım. Küçük bir kız çocuğu masanın önünde eğilmiş resim çiziyordu. Üzerinde ise örüldüğü belli olan mavi bir elbise... Elbisenin üzerinde gökyüzünü hatırlatan yıldızlar var. Bendim o küçük kız. Maviye aşık yıldızlar için deliren ben... Annemin tiyatro eserini ilk defa okuduğumda daha 6 yaşımdaydım. Ama ilk defa annemin babama olan aşkını anladığımda ise on iki yaşımdaydım. Annem yaşadığı her duyguyu o kâğıtlara sığdırabilecek bir yeteneğe sahipti. Ben annesini örnek alan ama babasına aşık olan o küçük kız iken şimdi duygularımın ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Doğrusu duygularım var mı onu da bilmiyordum. Diğer bir fotoğrafa geçtiğimde babamın kucağındaydım. Beni belimden tutmuş ve bir pastanın önünde tutuyordu. Bense sıkıca gözlerimi kapatmış anın büyüsüyle o küçük yaşımda hayal gücümün el verdiği kadarıyla dilek tutuyordum. Dudaklarımda büyük bir gülümseme vardı. Annemin elini tutuyordum. Dedemler gülen suratlarıyla beni izliyordu. Üzerimde pembe tüllerle kaplı bir askılı bir elbise vardı. Askıların altında annemin zorla giydirdiği atlet belli oluyordu. Benimle en çok tartıştığı konuydu sanırım. Bazen ben gece uyurken giydirirdi. Bende o gittikten sonra kalkar bir daha çıkartırdım atleti. Şimdi o atleti bana zorla giydirmesi için neler verirdim diye düşünüyorum. Başka birine gözlerim kayıyor ve okulun ilk günü. Üzerimde okul formaları ve sırtımda benden ağır olan koca bir çanta. Öndeki iki dişim düşmüş ve daha yeni tanıştığım bir kızın elinden tutmuş sınıf kapısının önünde duruyorum. Öndeki dişlerimin düşmesini önemsemeden gamzelerimi gösterecek bir şekilde gülüyorum. Yanımda ki kızın da benden farkı yok. Bir diğerine bakmamla gözlerimden bir yaş düşmesi bir oluyor. Babam ve annem... Uzun bir süredir kimseye söylemediğim iki kelime. Ve o kelimenin karşılığı olan o iki insana bakınca istemsizce ağlayışım sesliye dönüyor. Hıçkırıklarım durmuyor ve durmuyor işte! Bu bu durum olmamalıydı. Ben şimdi onların resmine bakınca ağlamamalıydım. Fotoğrafta ikisi de mutlu ve gülüyorlar. Annemin üzerinde mavi satenin üstünde binlerce beyaz yıldızları olan bir gelinlik var. Babamda da takım elbise. Annem saf beyaz bir gelinlik giyinmemiş. Ve o gerçekten de mükemmelmiş. Kahve tonunda ki saçlarını arkadan geniş bir şekilde ördürmüş ve bu gelinliğin sırt dekoltesini daha da görünür kılmış. Babamsa her zaman ki yakışıklığıyla annemin gözlerinin içine bakıp gülümsüyor. Daha fazla dayanamadım ve fotoğrafı hemen kapattım. Ayağa kalktım ve dışarı çıktım. İçimde ki boşluk kabarıyordu ve yerimde duramıyordum. Aniden elime telefonu aldım ve rehberi gözden geçirdim. Hiçbiri olmazdı işte. Tam bu anda aklıma gelen ani fikirle arama tuşuna bastım.

-İşin var mı bilmiyorum ama hemen şimdi atacağım adrese gidiyorsun.

Hemen montumu giyinip çanta ile dışarı çıktım. Arabaya bindiğimde hemen saçlarımı gelişi güzel bir atkuyruğu yaptım ve gaza bastım. Arabadan indiğimde karşımda duruyordu. Ona doğru ilerlediğimde

-Lunapark mı?

-Olamaz mı?

-Tamam o zaman hadi girelim.

gökyüzünde ki yıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin