Ve ışte o gün gelip çatmisti. Hayatımın en kötü günüydü. Odamdan hiç dışarı çıkmadım. Üzülmüş gibi yapan sahte yüzleri görmekten tiksinmistim çünkü.
Herkes gittikten sonra babam kapıyı çaldı ve içeri girdi. 'Efendim baba' dedim, 'Seninle bir sey konuşmam lazım' dedi. Dikkatimi cok çekmedi bu söylediği. Çünkü her seferinde konuya böyle girer, 'Ölmüşle ölünmez, artık hayata dön, derslerini önem ver, sosyalleş, gibi birşeyler söyler söyler giderdi. Umursamadigim için okumak için kitapliktan bir kitap seçtim ve elime aldım, ışte o gün ikinci bir sok yasadim. Babam bir anda ' Bir hafta sonra iş için bir ayligina Istanbul' a gidiyorum.' dedi. Işte o an kitap elimden düştü. Babama döndüm, ona 'NE!' dercesine baktım. Birşey soylememe fırsat vermeden 'Bu bir zorunlu is gezisi gitmessem kovulacagim, hem yanlız kalmayacaksin merak etme yanında babannen olacak.' lafini yapıştırdı ve tamda cikmak üzere olan itiraz laflarını boğazıma dizdi. Hiç birşey diyemedim. Hala şoktaydim. Beni nasıl bırakir giderdi. Hemde annemin ölüm yil dönümü gecesi söyledi bunu. O gece sessizce ağlayarak uyudum. Gece bi an babamın odama girdiğini hissettim. Başimi okşadı ve 'Zorunlu olmasaydi asla gitmezdim' dediğini duydum ve daha da ağlamaya başladım.