MULTİ- ARAF
Uzun bir bakınma süresi sonrasında Gürbey İleri'nin tam olarak hayalimdeki Araf olduğunu farkettim. Benim çok içime sindi Araf. Umarım sizde seversiniz. Yine uzun bir aradan sonra yeni bölümle geldim. Biraz böyle kopuk zamanlar geçiriyorum. Bu yüzden bölüm atma hızımı yavaşlatıyor bu sıkıntılar. Okunma sayıları bölüm başı 70-80 ke git gide düştü yavaşlığımdan dolayı. Bu da baya demoralize etti beni ama olsundu dedim ve yeni bölümle tekrar karşınıza geldim. Umarım bölüm hoşunuza gider. Şuan saat 03:08 artık yayımlıyorum bölümü. Son olarak destek olan herkese çok teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum. Benim tutunmak istediklerim sizlersiniz unutmayın. İyi okumalar.^^
Gözlerimi araladığımda kendimi müdür odasında buldum. Başımda Araf, hemen yan tarafında o kız. Uzanmış olduğum koltuktan yavaşça kalktığımda karşımdaki masadan müdür bey ciddi bir şekilde oturuyordu.
Hareketlendiğimi gören Araf yanımda olduğunu belirtmek ister gibi omzuma dokundu ve gözlerimin içine baktı. Başımla hafifçe bir karşılık verdim ve neden burada olduğumuzu sorar gibi bakışlar attım müdüre doğru. Anlamış olacak ki söze başladı.
-Daha iyi misin Elif?
Evet dercesine başımı salladım sadece. O da devam etti.
-Yaren'le yaşadığınız bu olay artık son damlaydı Elif. Kızın boğazına yapışmış bir de mağdur gibi bayılmışsın. Yaptıkların bini aştı. Anneni okula çağırdım kızım, bu seferde gelmezse eğer okuldan kaydın silinecek haberin olsun. Söyleyeceklerim bu kadar.
-Bu kızın neden boğazına yapıştığımı bilseydiniz, beni okuldan atmakla tehdit etmezdiniz. Benim bir annem yok, sadece bir kadın tanıdım beni dünyaya getirmiş olan. Onunda burada harcayacağı bir vakti yok, daha önemli işleri var. Siz o kaydı silin, hiç gelmeyecek birini beklemenin bir mantığı yok!
Bir cevap beklemeden odadan hızlıca çıktım ve koşarak sınıfa daldım, içerde ders işleyen hoca ve bana bağırışı umrumda dahi değildi. Hemen çantamı kaptığım gibi sınıfın kapısını çarpıp çıktım. Koridorda karşıma çıkan Araf'a ağzıma geldiği şekilde bağırdım ne onun söylediklerini ne kendi söylediklerimi duymuyordum bile. Koşarak kendimi okuldan dışarı attım. Birkaç sokak ilerledim. Etraftan gelen seslere kapalıydı sanki kulaklarım, sadece kendi hıçkırıklarımı duyuyordum. Ağlıyordum evet, hatta susturamıyordum bile kendimi. Daha fazla dayanamayacağımı hissettiğimde yakınımdaki bir duvara yaklaştım, kolumdaki çantayı yere atıp dizlerimin üzerinde yanına çöktüm. Ben ne yapmıştım da bu haldeydim? Ben bu kadına ne yaptım da beni yıllarca yalnız başıma mücadele etmeye mahkum etti? Eğer ben kötüysem sorumlusu onlar değil miydi? İstemediğim bir dünyaya beni getirdikleri yetmemiş üstüne birde yapayalnız bırakmışlardı.
Düşündükçe ağlıyor, ağladıkça daha güçsüz hissediyordum. Ben kendimi hep güçlü sanırken şu günlerde güçsüzlüğümü iliklerime kadar hissediyordum.Biraz da olsa kendimi toparlamaya çalıştım. Üstümü başımı düzeltip, duvara biraz daha yaslandım ve gözlerimi kapadım. Sakinleşebilmek adına derin derin nefesler alıyordum. Sonra onca sesin arasında bir ses dikkatimi çekti. Giderek yaklaşan topuk sesleri, tam dibimde durduğunda gözlerimi araladım. Karşımda aslında hiç beklemediğim o insan vardı, beni dünyaya getiren kadın.
Ben şoku atlatamadan konuşmaya başladı.
"Büyümüşsün görmeyeli."
Ne söylemem gerektiğini bilemeden sadece yüzüne bakakaldım. Beklemediğim bir şekilde eğilip yanıma, yere oturdu. Tıpkı benim gibi sırtını duvara yasladı. Bacaklarını kendine doğru çekti ve tekrar başladı konuşmaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Teen Fiction"Herşey olmaktan bıkmadın mı? Benimle gel ve hiç olalım." Hayatı bazen umursamadan yaşamak gerek. Eğer insan ölümlüyse bu dünyada hiç bir hayal bırakmamalı arkasında. Sadece anılar kalmalı. Umursama ve yaşa! Bugün herşey olma. Hiç ol, görünmez...