"İKİ İNATÇI KEÇİ"

48 15 1
                                    

Son gömleği de ütüleyip, bitirince askılara bütün hepsini nizami bir şekilde yerleştirdim. Sonra da hepsini sırtlanıp oturma odasına gittim.

"Al, bak bakalım, istediğin gibi olmuş mu hepsi?"

Kocası ile televizyon keyfi yapan ablam uyuşuk uyuşuk hareket edip koltuktan kalkıp yanıma kadar geldi. Üşenmeden tek tek hepsinin koluna yakasına bakarak ufak da olsa bir kırışıklık kalmış mı diye baktı. Ablam kesinlikle takıntılı bir kadındı.

Şirkette çalışmak böyle imiş. Benim işim rahatmış. Ben ne anlarmışım. Bunları bir daha duymamak için sabırla bekledim. Eniştem de gülerek bizi izliyordu.

"Ya benim anlamadığım, neden ben? Aslı ile yaptık ne yaptıysak. Hem senin dolabını karıştırmak onun fikriydi. Kurban niye ben oluyorum?"

Pis Aslı ablamda kaldığımız gün beni ayartmıştı ve ablamın dolabına girip kendimize kıyafet seçmiştik. Küçüklükten kalan bir alışkanlıktı bizimkisi, bir nevi beden tiryakiliğiydi. Ama o zamanlar biz okuldayken ablamı annem yatıştırırdı da eve gelince sadece bir adet küs ablam olurdu.

Bugün kafedeyken o telefonu açmamam gerektiğini çok geç anlamıştım. Tam yarım saat bağırıp çağırmış, beni dinlememişti. Telefonu kapatmadan son söylediği şey ya akşam gelip cezama razı olmam ya da bundan sonra ablam olduğunu unutmamdı.

Tabii ki abartıyordu. Bir iki kıyafet uğruna kimse kardeşliğini bozmazdı ama olay, ablam kapatıp eniştem arayınca ciddileşti. Annemden sonra ' Gözde'yi sakinleştirme seanslarını' eniştem üstlenmişti. Eh, duyguların yardımıyla bu işi annemden daha kolay ve daha kısa sürede yapabiliyordu. Ancak bu sefer ablam onu da dinlemeyince akşam soluğu onların evinde aldım.

Kapıyı açtığı gibi bir nasılsın dahi demeden beni ütü odasına attı. O gün denediğimiz kıyafetleri ve kendi bütün kirlileri yıkanmış ve Everest Dağı'yla yarışır bir boyutta yığılı olarak beni bekliyordu. İlk başta küçük kardeşine kıyamaz düşüncesiyle gülerek tepki verdim. Zaten evinde yardımcısı vardı. Hepsini ben yapamazdım herhalde.

Ablam gayet ciddi bir şekilde "Merak etme, Zeynepciğim. Yine de vicdanlı bir abla olarak geceye kadar ütü işinin sürmesini göze alarak sana misafir odasını hazırladım. İster dinlene dinlene yaparsın, ister tek nefeste. Biz içerde olacağız. Sana kolay gelsin." diyerek beni ufacık odada bıraktı ve gitti.

Duyduklarımı görmezden gelerek beş dakika boyunca eniştemin gelip beni kurtarmasını bekledim. Ama artık ablam ona da ne yaptıysa, bir kere bile gelememişti.

Aslı'ya karşı ölüm planları kurarak tam üç saat boyunca bir bitki koysan küsüp solacak niteliklere sahip odada ütü yaptım. Kontrol etmesi için de Gözde Hanım'a gösterdim. Bir on dakika da bu safha da kaybedince en sonunda "Ellerine sağlık. Bu da sana ders olsun.  Bir daha böyle bir şey olursa tüm evi temizlersin haberin ola."  diye göz kırparak kocasının yanında yerini aldı. İçimden "Son beş dakika, sonra özgürsün!" Zeynep diyerek tüm her şeyi yerine astım.

Nihayet rahat bir şekilde kendimi ablamların yanındaki koltuğa atınca kollarımda derman kalmadığı için yorgunluktan ölüyordum. "Hayatım sence de bu biraz fazla olmadı mı? Baksana kızın haline."

Eniştem dayanamayıp kendini ateşe atmıştı. "Barış odanın halini sen gördün. İki kız değil de ordu geçmiş gibiydi. Daha Aslı Hanım'a sıra gelmedi. Onun için daha sinsi planlarım var."

Şuan yorgunluktan kaynaklı olarak Aslı'ya hiç üzülmedim. Beni bu hallere o düşürmüştü ve ablamın gazabını hak ediyordu. Gözlerim kapanmaya başlarken kalkıp evime gitmeye niyetlendim. "Daha başka bir isteğiniz yoksa ben gidiyorum artık evime."

HADİ BENİ İNANDIR!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin