Stan, boş boş yürüyordu, yürüdüğü tüm sokaklar ona anlamsız geliyordu.. Bilmiyordu belki de çok özlüyordu,yaşayamıyordu.. Tüm hayatı elinden alınmıştı ve tüm şarkılar susmuş her şey yerini bir kedere bırakmıştı.. Özlediğini kendisi bile kabul edemiyordu. Bildiği tek bir gerçek vardı.. O gitmişti onun hayatının yarısını da alarak o gitmişti madem ölümsüzdü neden ölüyordu neden geri gelmiyordu.. Gelmesi gerekiyordu ve tekrar ona gülümseyip umut vermesi ama yoktu işte geriye sadece boş sokaklar vardı. Onunla gezdiği yerler yerine bir mezarlık bırakmıştı gitmeye ölesiye korktuğu bir mezarlık. Hıçkırıklarını tuttu. Ağlamamalıydı o geri dönecekti dönebilirdi demi o 100 kere ölmüş ama gene de gelmişti o Stan'i hiç bırakmamıştı ki şimdide gitmezdi yakında geri gelecek 'ben yaşıyorum' diyecekti a-ama daha beklemesi gerekiyordu.. Karanlık bir sokağı daha aştı ve bir yere girdi burası öbür karanlıklara inat aydınlıktı. Hemde apaydınlık. Gözlerini ovuşturdu bu kadar aydınlık olması iyi değildi onun güneşi gitmişken başka bir güneş tarafından aydınlatılan her şeye karşıydı. Birden karşısında gördüğü kişiye bakınca hıçkırdı. G-gelmiş miydi? Bitmiş miydi tüm acıları. Birden Kenny'nin yaklaştığını hisseti. Kenny elini Stan'in yanağına koymuştu.
"Merhaba Stan.." dedi titrek bir sesle. Konuşuyordu ama bu konuşmada mutluluk yerine saf bir hüzün gizliydi.. Stan tek bir kelime bile edememişti. Sadece hıçkırıklarında boğuluyordu. Kenny yerden bir demet çiçek koparmıştı ve bir taç haline getirmişti. Stan başına takılmış taca göz ucuyla baktı.
"Yakıştı.." bunu dedikten sonra ortalığı Kenny'nin kahkahası doldurdu. Stan gülmeye çalıştı ama olmadı çünkü o kayboluyordu. "K-Kenny" diyebildi sadece. Kenny kaybolmuştu ve Stan ise hıçkırarak ağlamaya başlamıştı eline baktı elinde Kenny'nin montu duruyordu.
Ve en sonunda Stan yere çöktü ve hıçkırıklarıyla beraber konuştu.
"Gitme Kenny... Gitme.." bu hıçkırıkları çığlıklara ve yalvarışlara dönüştü..
Ama onu kimse duymadı..