-Bölüm 40- TABUT

9.5K 456 62
                                    

Herkese merhaba! Öhmm.. birkaç bölüm sonra kitabın finalini vereceğim bilginize. Bu bölümü yazdım ama anlatım tarzım pek hoşuma gitmedi. Sanki duyguları hissettiremedim. Bilmiyorum ki.. belkide uzun zamandır yazmadığım için köreldim. 

Neyse istediğiniz şarkıyla dinleyin ama hareketli olmasın. Benim önerim, Boy Epic - Scars. 

HAAA BU ARADA BU BÖLÜMÜ SEVGİLİ BERİLYUM TAŞIMA İTHAF EDİYORUM.  GezenGalaksi *saçmalamayın tabi ki zorla ithaf ettirmedi* asdfhs Neyse şaka bir yana bölümü en çok Beril için yazdım o çok istedi yoksa ben diğer hikayeme bölüm atacaktım. Umarım seversin kardeşim, iyi okumlar :* 

HERKESE İYİ OKUMALAR.

 *oy vermeyin boş ver, yorum yapın düşüncelerinizi söyleyin bana *-*





Daha gözlerimi açmadan tehlikede olduğumu anlamıştım. Tüylerimi havaya dikecek bu sessizliğin güven kelimesiyle alakalı olmadığını biliyordum. Anlık bir dürtüyle gözlerimi açtım ve anlamsızca kirpiklerimi kırpıştırdım. 

Karnımın üzerinde olan el fenerinin yaydığı beyaz ışık gözlerimi tekrar kapatmama neden olurken ense kökümde hissettiğim sızıyla bir inleme dudaklarımdan döküldü. Sert bir cismin üzerine yatırılmıştım ve bu kesinlikle bedenimi rahatsız etmekten öteye geçmiyordu. 

Huzursuzluğun tünediği, ürkek hücrelerime kadar sıkıntı içerisine girmiştim. Yutkunarak tekrar gözlerimi açtığımda elimi uzatıp karnımın üzerindeki el fenerini aldım. Neyse ki gözlerim bu işkenceden kurtulmuştu. El fenerini etrafta tuttuğumda başta anlam veremediğim tahtalara boş boş baktım. 

Kaşlarım düşünceli bir tavırla çatılırken yerimden doğrulmaya çalıştım. Başıma aldığım hasar acı bir inlemenin dudaklarımdan dökülmesine neden oldu. Gözlerimi kırpıştırıp tekrar yerime yattım. 

"Neler oluyor? Neredeyim ki?" diye mırıldandım tek bir solukta. El fenerini tekrar etrafta gezdirmeyi akıl edebildiğim sırada aklıma Doğan Karahan gelmişti. Yaşadıklarım film şeridi gibi gözlerimin önüne akarken kalbim bir anda hızlanmaya başladı. 



Korkuyla, olabilecekleri zihnimde sıralarken titreyen ellerimle el fenerini etrafta gezdirdim. Belli boyut ve ölçeklerde hepsi aynı ebada sahip tahtalar tekrar görüş alanıma girdi. Bu sefer sadece karşıya değil her tarafta gezdirdim el fenerinin cılız ışığını. Tahminlerim beynimde 9.1 şiddetinde sallanırken yutkundum. Her yerde tahtalar vardı. Yatıyordum. Tüm bunlar ne anlama geliyordu?

Gözlerim çoktan dolmaya başlamışken karşımda görüş alanımda tahtalara asılı duran beyaz renkli post-it görüş alanıma girdi. Burnumu çekip kağıdı elime aldım. Doğrulup oturma isteği bedenimi baştan aşağı dürterken bir damla gözyaşım yanağımdan aşağı süzüldü. Bulanık görüşümü düzeltmek için elimle gözlerimi kurulayıp el fenerini kağıttaki yazıların üzerine tuttum. 

Selam küçük kız! Tahtalı köyde havalar nasıl? :D Şş lütfen ağlama, kıyamam. Arka cebinde eski model bir telefon var. İşine yarayacağını düşünüyorum; tabii eğer şebeke çekerse :D 

Sana söylediğimi unutma; içinde bulunduğun tabut senin ait olduğun yer. 

Not: Elinden geldiğince az nefes al, seni kurtarmak isteyen birileri için geç olmasın. Aksi takdirde toprak altından beyaz teninin daha soluk hali, morarmış dudakların ve her zamankinden daha soğuk olan bedenini çıkarırlar. Tam da bir ölüye yaraşır biçimde. Eminim ki cansız iken bile dünyanın en güzel kızısın... 

Aptal KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin