Bölüm 8

331 32 2
                                    

Geçen zaman herşeyin ilacı olup, adeta bir toprak gibi acıların üzerini örtmüş, tüm aile birbirine sıkı sıkıya tutunmuştu.
Hare yaşadığı evlat edinme olayını o zaman yaşı çok küçük olduğu için hayal meyal hatırlıyordu. Aile bireyleri de unutturmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ancak Deniz hariç. Herkesin gözlerden kaçan detay ise Stella yı fazlasıyla korkutuyordu.

Deniz her fırsatta büyüyünce Hare ile evleneceğini söylüyor, onu bir an gözünün önünden ayırmıyordu.
Başta çocukça gelen bu arzu da zaman sayesinde büyümüş ve Deniz in kalbinde hissettirmeden yeşermişti.

Çocuklar büyüp kendilerine bir yol çizmeye başladılar.
Ablaları, Defne yirmi yaşına basmadan evden ayrılıp İngiltere de mimarlık eğitimi almaya başlamıştı.

Hare de İzmir in köklü okullarından birinde eğitim alıyordu. Zeki bir genç kız olduğu gerçekti. Belki üç çocuğun arasında en zeki olanı. Ancak bir okadar da yaramaz. Hep kıpır kıpır söz dinlemez ele avuca sığmaz küçük bir çocuk gibi davranıyor, okuldan şikayet gelmediği bir hafta geçmiyordu. Üstelik erkek gibi kavga ediyor, sağa sola salça olup belayı da üzerine çekiyordu. Deniz in görevi de onu koruyup kollamak olurdu her zaman.
Deniz e gelince arkadaş canlısı narin kırılgan  ve kibar bir çocuktu. Girdiği ortamlarda elle gösterilen örnek insan hep o olurdu. Hare ise bu durumdan rahatsız olur, ne yapar ne eder Deniz i zor durumda bırakmak için uğraşır, en sonunda maskara olan yine kendisi olurdu. Ancak Deniz bu kıskançlık krizlerini hep anlayışla karşılar, tatlı bela Hare yi affeder onun çocukça oyunlarını merakla takip ederdi.

Deniz de liseyi bitirmiş, İstanbul da tıp eğitimi almaya hak kazanmıştı. Uzunca bir süre gidip gitmemek arasında kalmış sonunda ailesinin ısrarına yenik düşmüştü.
Gitmek istemeyişinin asıl nedeni Hare ydi ve bunu ailesine, ne açıklayacak cesareti, ne de gitmemek için geçerli bir mazereti yoktu. O da Defne gibi gidince geride bir tek Hare kalmıştı.

Başlarda Deniz okuldan fırsat buldukça sık sık İzmir e geliyor, Hare ve ailesiyle vakit geçiriyordu.
Ancak zor geçen eğitim hayatı bu ziyaretleri zorlaştırıyor, giderek uzayan ayrılıklar, aile bireylerini teker teker koparıyordu.
Son ziyaretinde Hare nin umursamaz tavırları kalbinin ta derinliklerini dahi sızlatmıştı.

Bir haftalık İzmir kaçamağında onu sadece akşam yemeğinde görmüş gündüz evde durmayan genç kız gecelerinde kendini odasına kapatır olmuştu.
Bir sorunu olduğu belliydi ve Deniz bu sorunu öğrenmekte kararlıydı.
O akşam tüm cesaretini toplayıp Hare nin kapısını çaldı. "Gel " komutuyla içeri girdi.

"Biraz konuşa bilir miyiz?"

"Tabi. Ne hakkında?"

"Sadece sohbet. Seninle konuşmayı özledim."

Hare nin tebessümüyle güzel yüzündeki gamzeleri orta çıkmış ve adeta Deniz i büyülemişti. Kendini toparlayıp konuştu.

"Nasılsın? Bir sıkıntın mı var?"

"Yoo. Bunu nerden çıkardın?"

"Geleli neredeyse bir hafta oldu. Seni doğru dürüst görmedim. Gördüğümde de düşüncelisin! Senin için endişelenmeli miyim?. "

Hare nin gözleri doldu. Ağlamamak için direndi. Bir sorun vardı ama Deniz e anlatmalı mıydı? Bunu düşündü.

"Yok! hiç bir sorun yok!"

Biran dikkatlice Deniz e baktı. Sonra hep farkettiği ancak nasıl olduğunu hiç sormadığı bir şey dikkatini çekti. Elini Deniz e doğru uzatıp kaşının üzerindeki yara izine nazikçe dokundu.

Bu beklenmedik hareket Deniz de ani bir şok etkisi yaratmıştı.
Hare ilk kez ona bu kadar dikkatli bakıyor ve ilk defa bu şekilde dokunuyordu.

"Bu iz nasıl oldu?"

Deniz de onun gözlerine bakıyordu.

"Hatırlamıyor musun?"

"Hatırlamam mı gerekiyordu?"

Deniz hala ona dokunan Hare nin elini tuttu. Bir hatırlama belirtisi arıyordu. Bir işaret bekledi.

Hiç birşey hatırlamıyormusun?

Hare elini çekti ve hayır anlamında kafasını sallayarak cevap verdi. 
Deniz bir sürü düşünerek konuştu.

"Hiç. Küçük bir kaza sadece!"

CAMDAKİ iZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin