Simon ve Harry'nin bağırışmalarıyla uyandım. Yatağın üstünde zıplayıp beni delirtmek için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlardı. Harry zıplarken üstüme düştü. Onu tutup kenara ittim. Herşeyi ne kadar çabuk unutuyorlardı. Annemlerin odasının kapısından baktım. Hala uyuyorlardı. Telefonumun ekranına baktım. Saat çok erkendi. 06:57. Gidip yüzümü yıkadım. Harry: "Oyun oynayalım." Dedi. "Bence gidip uyumalısınız çünkü saat çok erken." Dedim. Simon arkadan çıktı: "Benim hiç uykum yok." İkisinin de yüzüne boş bir ifadeyle baktım. Cevap bile vermeden merdivenlere yöneldim. Peşimden geldiler. Dönüp onlara boş bi bakış daha attım. Harry'nin gözlerinde oyun oynama istediğini gördüm. Başını okşadım. "Pekala ne oynamak istiyorsunuz?" Dedim buruk bir gülümsemeyle. Hiç oyun oynayacak havam yoktu ama sırf onlar mutlu olsun diye kısa bi süreliğine oynatacaktım. "Saklambaç" Dedi Simon. "Araba yarışı." Dedi Harry. Hala istemsiz bir şekilde boş bakışlar atıyordum: "Zaten sürekli saklambaç oynuyoruz." Dedim. Telefonumu çıkarıp şifreyi çözdüm. Şarjım %9 kalmıştı ama yine de Harry'e verdim. "İstediğiniz oyunu açabilirsiniz." Dedim sırıtarak. Nasıl olsa en fazla 10 dakika içinde şarjım bitecekti. Banyodan Simon'ın gözlüğünü alıp eline verdim. Ben vermesem gün boyu gözlüğünün olduğunu unutur bulanık bulanık etrafa bakardı. Harry gözlük takmadığı için şanslıydı. Oturma odasına inip heyecanla oyunu oynamaya başladılar. Ben kahvaltıyı hazırlarken ara sıra onları kontrol etmeye gidiyordum. Harry dilini tamamen dışarı çıkartarak oynuyor, Simon'sa gözlerini tamamen açıp kalın dudaklarını kenetleyerek telefona bakıyordu. Bir kez daha kontrol etmeye girdiğimde Simon'ın sırası bitmiş Harry telefonu istiyordu. Simon oynamak istediği için telefonu Harry'nin kafasına geçirdi. "Simon!" Gidip ağlayan Harry'e sarılıp telefonu Simon'ın elinden aldım. Simon sinirle bacağıma tekme atıp gitti. Harry'nin yüzüne baktım. Dudağının kenarındaki ufak ben olmasaydı Simon'la karıştırabilirdim. Yanaklarından öptüm. "Başın acıyor mu?" Diye sordum. Başını aşağı yukarı salladı. Gözünden akan yaşları sildim. Saate baktım. 07:12. Telefonumun şarjı bitmişti. Harry ile birlikte odama çıkıp telefonumu şarja taktım. Dün gece Simon'a yaptığım uyarıyı Harry'e de yaptım: "Eğer o adam sana beyaz şekerlerden vermeye kalkışırsa yeme. Eğer yemezsen sana bir avuç o şekerden getiririm." "Bir avuç mu?" Dedi gözleri parlayarak. Adamın verdiği şey her neyse ciddi bir şekilde bağımlılık yapıyordu. "Hadi şimdi gidip Simon'la barış." Dedim. Saçlarını karıştırıp gönderdim. Yapacak bişeyler düşündüm. Zaman geçirmek için evi paspasladım. Uzun zamandır bakım görmeyen bahçeyi suladım. Eve girip duvardaki saate baktım. 08:03. Hala erkendi. Mutfağa girdim. Masa öylece duruyordu. İkizlerin çikolata kremasını oturup yalamadıklarına şaşırmıştım. Üst kata çıkıp ikizleri yanıma çektim: "Neden gidip anne ve babanızı uyandırmıyorsunuz?" Dedim. Simon bana küstüğünü bile unutmuştu. Onlar annemleri uyandırırken ben de aşağı indim. Bir süre sonra geldiler. Annemin suratında aynı soğukluk vardı. Kahvaltıda da doğru düzgün bişey yiyememişti. Akşama kadar moral bozucu birşey olmamıştı. Ama akşama kadar.. ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her sey mümkün
Mystery / ThrillerBir insan en fazla ne kadar tehlikeli olabilirdi ki? Hayatım, o kutuyu açmamla değişti. Çünkü artık çok tehlikeli bir adam peşimdeydi. Peki ama kimdi bu adam?