EDİZ'DEN...
Odadan çıktıktan sonra oyalanmadan biten çekimleri kutlamak için filmi izleyenlerin yanına gittim. Çok oyalanamadan filmi başlattılar. Ancak daha beş dakikası yeni geçmişti ki ekran karardı.
-Kimse şu anda izleyemez.
-Anlamadık.
-Çok net bir şey diyorum. Vizyona gireceği gün topluca izlersiniz.
Anlaşılacağı kadar bugün izleyemiyorduk ama daha vizyona girmesine iki hafta vardı. Herkesi odadan çıkardı Bacaksız Şeytan.
-Niye sen izlemeyecek misin?
-Hayır.
-Neden?
-Ben kendi filmlerimi izlemem.
-Kayıtları izlerken izlemiş sayılmıyor musun?
-Ben kayıtları izlemem.
-Daha o gün oda da ne yapıyordun peki?
-Ben sadece üst değerlendirmeleri yaparım. Kayıtları izlemem yani. Videoların kendi çektiğim bölümlerini tek.
-Neden peki?
-Sanane.
-Cevap mı bulamadın yoksa
-Yoksa falan yok. Beni uğraştırma. İşerime de mani ol.
-Kim kimin işine mani oluyor. Çok ayıp Ediz!
-Abla, senin burada ne işin var?
-Çekimler izlenecek diye gelmiştim ama sanırım-
-Üzgünüm ama bugün olmaz.
Derin hızlıca yanımızdan ayrılmıştı.
-Tatlı kız.
-Ne tatlısı be! Bildiğin cadı.
-Bir daha düşün istersen.
-Düşünmeme gerek yok.
Tam bu arada çalan telefonum ablamla olan savaşımıza son vermeme yetti bile.
-Efendim baba!
-Özür dilerim. Sana bağırmak istememiştim. Nisa beni yine sinir etti de.
-Tamam ablam anladım. Bir sorun mu vardı?
-Bu akşam mı yemek?
-Tamam. Anladım. Saat sekiz de oradayım.
Telefonu kapattıktan sonra etrafta ablamı aradım ama gözlerim koca bir kalabalıktan başka bir şey görmeyince hızlıca odama geçtim. Kapıyı da kilitledikten sonra koltukta uyuma vakti!
DERİN'DEN...
Ediz ve ablasının yanından ayrıldıktan sonra Murat Bey ile görüştüm. Bu akşam bir yemek-kutlama yemeği- olacağını ve benimde orada bulunmam gerektiğini söylemesiyle akşamleyin yine uyuyamayacağımı anlayınca hızlıca üst kata çıkmak zorunda kaldım. Kayıt odasını kilitleyince de şirkette bulunmamı sağlayan bir şey kalmadığından hızlıca eve gitmeye karar verdim. Arabaya binmem, eve gitmem yaklaşık bir saati almıştı. Hızlıca üstümü değiştirdim ve kendimi yatağa attım.
ÜÇ SAAT SONRA
Uyumadan önce hazırladığım alarmın kötü sesi kulaklarımı beşinci kez çınlattığında hızlıca çalan saati duvara fırlattım. Buna rağmen susmayınca da uyuşuk bir şekilde kalkmak zorunda kaldım. Banyoya gittiğimde aynada ki suratımı görmemle annemin sözü aklıma geldi. " Normalde prensese benzeyen kızım uykudan uyanınca yavru bir pandaya benziyor". Bu sözü hatırlamamla suratımda koca bir gülümseme meydana geldi. Saçlarımı at kuyruğu yaptıktan sonra aç olan midemin en azından akşam ki yemeğe kadar dayanması için mutfakta hazine arayışına çıkmam lazımdı. Ama bunu yapacak güç bulamadığımdan dolayı hızlıca buzluğu açıp geçen aldığım dondurmayı dışarı çıkardım. Ve koca bir kaşıkla beraber televizyonun karşısına kuruldum. Arka sokakların tekrarlarını izlemek istemediğimi fark ettiğim an karşıma çıkan ilk çizgi filmde durdum. Saat altıyı bulunca kalmam gerektiğini fark ettim. Tam ayaklandığım sırada telefonda gözüken "Ediz" yazısını es geçmeye karar verdim. On beş dakikalık rahatlatan bir duştan sonra hızlıca bir kıyafet arayışına çıktım. Yemek için seçilen restoran şıktı. İsminden bile anlaşılıyordu bu. En azından elbise giyeceğime karar vermem de büyük bir adımdı bence. Gök mavisi renginde kısa bir elbise de karar kıldım. Altına giyineceğim ayakkabı ve çantayı seçtikten sonra saçlarıma birkaç toka tutturmam yetti. Göz kalemi ve parlatıcıyı da kullandıktan sonra ensemde bulunan ve beni rahatsız eden saçları da toplamaya karar verdim. Yaklaşık yarım saatlik bir uğraştan sonra beni rahatsız edecek önüme gelecek bir saç teli kalmadığına emin olunca da aynaya bakma gereksinimi duydum. Evden dışarı adım attığımda saat tam yedi buçuktu. Yine geç kalmak istemediğimden hızlıca arabaya bindim.
EDİZ'DEN...
Gömleğimin düğmelerini de ilikledikten sonra ceketimi de aldım ve evin kapısını fark etmeden hızlıca çektim. Arabaya binmemle ablamın araması bir olmuştu.
-Tamam geç kalmayacağım.
-Hayır onu da almayacağım.
Hızlıca verdiğim iki cevap sonrası yüzüme kapatılan telefonun şokunu sanırım çabuk atlattım. Trafiğe kalmamaya çalıştıkça daha çok beklemek sinir ediyordu beni. Ama sanırım biraz erken çıktığım için tam vaktinde restorana girdim. İçeri geçtiğimde babam, annem, ablam, iki yönetmen, ve bunun dışında şirket çalışanlarının çoğu yerlerindeydi. Ben de yanlarına gidip hepsiyle selamlaştım. Tam yerime otururken içeri girdi. Telaşlıydı. Sanırım geç kaldığı için. Üzerinde deri kısa bir ceket vardı. Herkesle kısa bir şekilde selamlaştıktan sonra yerine geçerken ceketini çıkardı. Üzerinde açık mor renginde dizinin bir karış üstünde boyun tarafı gümüş rengi ince boyunluğu bulunan bir elbise. Yine gümüş renginde topuklu zarif bir ayakkabı ve gümüş rengi küçük bir çanta almıştı eline. Saçlarını ise üç bölüme ayırmıştı. Yanlarda ki iki bölümü arkaya kadar örmüştü. Orta kısmı hafifçe kabartmıştı ve en sonunda hepsini tek bir örük şeklinde örmüştü. Ela rengi gözleri daha da belirgindi. Uzun kirpikleri artık daha uzundu ve dudakları hafif pembeleşmişti. Belirgin elmacık kemikleri artık daha güzel görünüyordu. Saçlarını açık bırakan herkese karşı o topluyordu hep. Rahatlığına düşkündü. Benimle hiçbir göz teması kurmadı. Ve bende bir süre sonra konuşmaya dalınca ilgimi ondan almıştım zaten. Bir ara babamın telefonu çalmaya başladı.
-Evet benim. Bir sorun mu var?
-NE! Hemen geliyoruz. Peki durumu nasıl?
Babamın söylediği kesik cümlelerden anladığım tek şey korkuydu.
-Anneniz kalp krizi geçirmiş...
"'7d+b
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gökyüzünde ki yıldızlar
Ficção Geralyaşanılan bir trafik kazasında ailesini ve onlarla beraber ruhunu kaybetmiş bir genc kız ve yaşadıkları aile içi bir sır olarak saklanan genc. Onların ki aşk degil sadece benzer acılar ve duygular. Aglamak onlar icin goz yaşı dokmekten ibsret degilk...