TKK-41

12.6K 848 118
                                    

Selamun Aleyküm arkadaşlar size yeni bölüm getirdim. Biraz kısa oldu ama malum uzun zamandır bölüm yazamıyordum. Kısa da olsa yayınlamak istedim. Mazur görün. Bu aralar pek yazma isteğim yok neden bilmiyorum. Kendinize iyi bakın . İyi okumalarrrrr....

Genç kız odasında hızla hazırlanırken Yiğit'te takım elbisesini aşağıda giyinmeyi tercih etmişti.

Yiğit,kuaföre götürebileceğini söylesede Toprak kabul etmemiş ve evde halledebileceğini dillendirip uzatmadan konuyu kapatmıştı. Şimdi ise giydiği elbisenin üzerine pudra şalınını göğsünün üzerine kadar örtmüş ve başının kenarına çiçeğini yerleştirmeye çalışıyordu. Giyinmek için fazla vakit harcamazdı. Zaten ne giyceği de beli olduğu için çabucak hazırlanmıştı.

Pudra rengi bilekten bağlamalı topuklu ayakkabısını da giyince tam olmuştu. Alışkın değildi bu ayakkabılara. Ama el mecbur giymek zorundaydı. Bu elbisenin altına da babet veya spor ayakkabısı giyemezdi ya. O fazlasıyla rahat olmayı severdi. Bugünlük rahatından biraz taviz vermek zorundaydı.

Aynaya son kez bakıp tamam olduğuna karar verince küçük el çantasına telefonunu da koyup odadan çıktı ve merdivenlere doğru ilerlemeye başladı.

Genç adam da siyah takım elbisesini giymiş kol düğmelerini iliklemekle meşguldu o sırada.  Sarı saçlarını arkaya doğru özenle taramış ve traş olarak kirli sakallarından kurtulmuştu. Tabiri caizse, jilet gibi olmuştu. Yakışıklıydı genç adam. Her kadının etkileneceği kadar yakışıklı.

Ama onun etkilendiği tek kişi şuan merdivenlerden bir kuğu gibi süzülen karısıydı. Ne kadar da güzel olmuştu. Fazla güzel olmuştu. Günlük elbiselerle onun güzelliğini sadece kendi görüyordu. Ama bu elbiselerle herkes görecekti. Kalbine birden bi sızı girdi. Kıskanmış mıydı ne?

Ama kıskanılmayacak gibi de değildiki  be kardeşim !!!

Genç kız dikkatle merdivenlerden inmeye çalışırken, Yiğit'te bir ıslık tutturdu diline. Toprak bakmadan gülümsüyordu. Eğer bakarsa merdivenlerden yuvarlanabilirdi çünkü.

Hem topuklu ayakkabı, hem merdiven, iki kat etkili zorlu yaşam mücadelesi....

Aslında düşse miydi? Hem siyah takım elbiseli prensi kurtarırdı onu. Bu saçma fikri son basamağı da özenle  inince aklının en ücra köşelerine gönderdi.

Mazallahh..
O izlediği filmlerdeki gibi bir sahne olmayıp yere kapaklanarak rezil olma ihtimali yüksekti. Çünkü salonun ortasındaki Yiğit'in uçarak oraya gelme ihtimali yoktu. Prens olabilirdi tamam ama süper güçleri de yoktu ki!!

Merdivenlerden ininceye kadarki saçma düşüncelerine hafifçe gülümsedi. Hep bu elbiselerden oluyordu. Ne zaman böyle bişey giyse saçmalıyordu. Alışkın değildi bünye anlaşılan.

Salona doğru yavaşça ilerlerken Yiğit' e baktı göz ucuyla. Bu bile heyecanlanmasına yetmişti. Çok yakışıklı görünüyordu. Siyah takım elbisesi, beyaz gömleğinin üzerine siyah spor kravatı ve traşlı yüzü. Traş olmuştu. Güzel yüzü dahada ortaya çıkmıştı.

Bu halde onu nasıl düğüne götürecekti. Yüzüne kara mı sürseydi? Oda kıskanmıştı.. Toprak, genç adamın yanına geldiğinde ikisi de ses çıkarmadan birbirlerini süzüyordu.

Uzun bir sürede sonra sessizliği bozan Yiğit oldu." Çok, çok güzel olmuşsun"
Genç kız başını mahçupca eğip gülümsedi. " Sende öyle"

Yiğit ne yapacağını düşünemiyordu. Parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi. Genç adamın elinde ki gümüş alyans dikkatini çekmişti Toprak'ın.

Birşey diyemeden de Yiğit elini cebine atmıştı. Cebinden çıkardığı alyansı ve tektaşı genç kızın parmağına taktı özenle. Ve gülümseyerek konuştu. " Normalden biraz farklı ilerliyor ilişkimiz ama olsun. "

Toprak 'ta Yiğit ' in bu sempatik tavrına gülümsemekle yetindi. Ve genç adam konuşmaya devam etti. " Orada yanından bi dakika bile ayrılmayacağım ama etraftakilerde sahipli olduğunu bilsin değil mi?" Dedi muzipçe göz kırparken.

Genç kız elindeki yüzüğü inceledi bir süre. Bu adam gerçekten zevkli bir insandı. Yüzükler parmağına tam olmuştu ve çok şık parçalardı. Genç adama sımsıkı sarılıp "teşekkür ederim" dedi kız. Ayağında ki topuklu ayakkabılar sayesinde birazda olsun boyları eşitlenmişti.

Sardığı bedenden ayrılırken genç adam tekrar elini cebine attı. Çıkardığı bu kez bir zihgirdi.

" Uzun zamandır bununla uğraşıyorum, kapalı çarşıda yaşlı bir amcayla yaptık. Daha doğrusu o yaptı. Bende biraz yardım ettim. Üstünde benim de emeğim olsun diye. "

Yiğit,Toprağın baş parmağında taktı zihgiri zarifce. Çok güzel işlenmiş gümüşten yapılmış oldukça şık bir yüzüktü. Ve bir Okçuya en çok yakışan aksesuardı.

Toprak aşkla baktı sevdiği adamın yüzüne. Heer bir mimiğini tek tek ezberledi. Gamzesine tekrar tekrar aşık oldu. Parmaklarından kalbine kadar uyuşup gelen bu garip his. Kalbine milyonlarca iğne batarken hissettiği tatlı sızı..Bu aşktı. Tarif edilemez, edilen tarife dahi uymayacak kadar üstün bir his.

Kalpleri birbirine dokunacak kadar yakınlardı. Genç adamın tatlı bakışları. Bir teşekkürü hak ediyordu. Güzel bir teşekkürü. Öpse miydi?Nereden çıkmıştı şimdi bu fikir?  Biraz daha düşündü, genç adamın kahverengi gözlerinde boğulurken. Evet evet Öpmeliydi..

Hem o öpmese, Yiğit öpecekti. Vaziyet bundan ötesini göstermiyordu. Hep mi o şaşıracaktı. Biraz da Yiğit şaşırsındı canım.

Düşündüğü şeyi yapmakta fazla zaman harcamadı  aslında Toprak.. Ne kadar çok vakit geçerse o kadar çok düşünecek, ne kadar çok düşünürsede o kadar çabuk vazgeçecekti.

Öptü genç kız...

Yiğit'in dudaklarına değen dudakları saniyelik buluşmayla geri çekildi ve hızla kapıya yöneldi.

Arkasında donakalmış bir adam bıraktığının farkına varmadan. Kapıyı açtığın da, Yiğit'in hala salonun ortasında çakılı kaldığını, arkasını döndüğünde fark etti. Gülmemek için kendini tutarken utangaçca konuştu.

"Hadiiii, gelmiyor musun"

Genç adam şaşkındı, ne söyleyeceğini, ne yapacağını düşünemiyordu. Sahi ayakları var mıydı onun? Onun olduğundan bile şüpheliydi. İçinden
zorla bulduğu sesiyle kısık bir şekilde konuştu.

" Nereye"

Toprak onun bu haline kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu.
"Düğüne"

Genç adam saçlarını kaşıyıp "Haaa tamam" demekle yetindi. Ve Toprak'ın yanına doğru yürüdü. Evin kapısını Toprak kapatırken, Yiğit üzerinde ki saflığı hâlâ atamamıştı. Genç kız aracın olduğu tarafa doğru yürürken Yiğit arkasında seslendi.

"Nereye?"

" Arabaya, yürüyerek gitmeyi düşünmüyorsun heralde"

Bu kızın çenesimi açılmıştı ne? Sanki daha yeni genç adamın dudaklarını öpen o değildi. Birde kendi tavırlarına inanamıyordu genç adam. Bu ergen hareketlerde neyin nesiydi.

Kendini topralayıp araca doğru ilerledi. Toprak'ın kapısını açmadan sürücü tarafına ilerledi. Ancak bu kadar toparlamıştı işte. Sürücü koltuğuna oturup kemerini taktı, Toprakta yanına oturmuş kemerini bağlamıştı.

Genç kız yine gülerek konuşmaya başladı. Bir kaç dakika geçtiği hâlde Yiğit hala otomobili çalıştırmamıştı. Boş boş karşısına bakıyordu.

" Eeee, arabayı çalıştırmayacak mısın? "

Yiğit kıkırtıyla konuşan karısına baktı. Derin bir nefes aldı ve anahtarı kontağa takıp motoru çalıştırdı. Dişlerinin arasında söylediği sözleri kendi için değil, Toprak'ın duyması içindi.

" Araç kullanacak adam öpülür mü arkadaş yaaa?"

Toprak Kokulu Kız (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin