STL - 1

887 60 12
                                    

Sisli ve soğuk bir gündü. Ağaçlar çıplak, gökyüzü karanlık, insanlar acımasızdı...

Titreyerek uyandım küçük yatağımdan. Eski battaniyeme sarılmıştım. Yapabilecek daha iyi bir şeyim de yoktu zaten. Tekrar uyumak hatta hiç uyanmamak istiyordum.

İşten yeni atılmıştım, üstelik son çalıştığı günlerin ücteretini alamamıştım. Bugün onu istemeye gidecektim. İnsanlar bunu yüzsüzlük olarak algılayabilirdi, insanlar beni istediği gibi yargılayabilirdi ama paraya gerçekten ihtiyacım vardı. Haksızlığa gelemiyorum. Çalıştıysam parasını almalıyım.

"Evet bunu yapmalıyım. Doğru olan bu Baekhyun. Korkma."

Uyuşukca minik elektrikli ocağa doğru gittim. Küçük bir kaba süt koydum ve ocağı açtım. Kendime iki beden büyük gelen montu üstüme geçirdim. Ocaktaki sütü bardağâ koyup yere oturdum.

Bir yandan içip bir yandan ne yapacağımı düşünüyordum. Dayak yeme ihtimalim yüzde yetmişbeş, parayı alma ihtimalim yüzde yirmibeşti. Korkuyordum açıkçası.

Sütün geri kalanını kafaya dikip dışarıya çıktım. Soğuğu iliklerime kadar hissediyordum. Hızlı hızlı gidersem çok üşümem diye düşündüm ama çenem o kadar titriyordu ki dişlerim kırılacak sanmıştım.

Yüzümü hissetmeyerek kafeye baktım. Korkuyordum. Ama o parayı almalıydım. İçeriye girmemle sıcaklık bedenime yayıldı. Bu bile rahatlatamamıştı.

Arka tarafa gidip patronu aradım. Tam karşımda arkası dönük bir şekilde birşeyler yapıyordu. Nasıl seslenebilirim acaba? Patron? Şşt? Efendim? Efendim gayet iyi bence.

"E-efendim?"

Ağır bir şekilde bana döndü ve gözlerime baktı. Gerilim filmi gibiydi mübarek.

"Bak sen şuna... hangi yüzle geldin sen buraya ha! İş falan yok. Defol! Bi daha seni buralarda görmiyim."

İş istemeye geldim diye bunu söylüyorsa para istesem ağzıma sıçardı. Bunu da göze almıştım zaten.

"Hayır, iş değil, paramı istiyorum."

Kolumdan tutup beni dışarıya doğru sürüklemeye başladı. Tanrım biliyordum. Kolum şimdiden kangren oldu bile. Söz bidaha mezarlıktan elma çalmıycam. Kurtar beni.

"A-ahh bırakk."

"Pis dilenci, bide para istiyorsun demek ha"

Acıdan inliyordum. Beni dışarıya çıkartıp duvara fırlattı. Bu gurur kırıcıydı. Elini kaldırmasıyla gözlerimi sıkıca kapattım. Başım dönüyordu. Tanrım sen beni koru. Bekliyordum ama yok darbe gelmiyordu. Öldüm mü acaba diye düşünmeden edemiyordum. Daha çok gencim ama...

Rüzgar hissediyordum. Gözlerimi açtım. Patron yerde yatıyordu. Ve dibimde siyah takım elbiseli orta yaşlı yüzünde yara izi olan bir adam vardı.

İşler iyice karışmıştı. Neler oluyor tanrı aşkına...

"S-siz kimsiniz?"

Adam gerçekten kalın, bayağı kalın sesiyle konuştu.

"Sizi almaya geldim efendim."

Beni almaya. Bu adam. Gelmiş. Başımda beladan kurtulmazdı zaten. Şu an gerçekten düşük bütçeli bir filmin içinde gibiyim. Başrodede bu çirkin herif var.

Adama neredeyse bir dakika baktım. Pazardan patates mi alıyorsun be adam! Tanrıya şükür bir planım vardı. Mükemmel olmasa da işe yarayacağı umuyordum. Bir iki üç.

Koş Baekhyun koş. Bu adam seni yer.
İçimden üçe kadar sayıp koşmaya başlamıştım ve korkudan arkama dahi bakamıyordum.

Rüzgar yüzümü tokatlıyor. Bacaklarım titriyordu. Koşabildiğim kadar hızlı koşmaya çalışıyordum. Peşimde mafya mı vardı, ne vardı bilmiyorum ama bacaklarım tutmuyordu artık. Organları falan mı satıyorlardı bunlar. Ölmek üzereyim galiba...

İlerideki çocuk parkına girip bankların arkasına saklanmaya karar vermiştim. Daha fazla koşarsam ciğerlerim patlayacaktı sanki.

Lütfen beni bulamasın tanrım korkudan geberebilirdim. Yavaşça bankın arkasından kafamı çıkarıp baktım. Gelen giden yoktu. Atlatmıştım galiba. Ne olur ne olmaz diye biraz orada oturdum.

Nefeslerim de düzene girdikten sonra ayağa kalkıp evin yolunu tuttum. Kimdi bunlar? Ben ne yapmış olabilirdim ki?

"Hayatımda doğru giden bir şey bile yok! Bir mafyamsı adamlar eksikti tam oldu. Agh! Çıldıracağım cidden!"

Soğuktan donuyorum. Para desen alamadım zaten. Ne biçim bir gün bu böyle! Eve gidecek ve oturacağım. Sadece öylesine oturacağım. Başka hiç birşey yapmayacağım. Başımı belaya sokmamamın tek yolu bu.

Ağır adımlarla evimin önüne geldim ve kapımın önündeki çiçeğe baktım. Bu soğukta çiçeğe hiçbirşey olmuyordu. Tek odalı evimde ona yer yoktu. Dışarıdaki soğuğa rağmen güzel kalabilmesi beni imrendiriyordu.

Ben dışarıdaki kişilere karşı güçlü kalamıyordum. Bu gün yaşananlar bir bir aklıma doldu. Olayların şokunu yeni yeni atlatıyordum sanırım.

Gözlerimden bir damla yaş süzülürken kapıyı açıp içeriye girdim. dolabı açtım. Dünden kalma olan pilavı görünce hemen aldım ve yatağıma uzandım. Göz yaşlarım akıyor ve ben ağzıma pilav tıkıştırıyordum.

"Senden başka yemeğim yok biliyorsun değil mi?"

Güzel ağlayacak bir şey daha bulmuştum ve artık bağırarak ağlıyordum. Hava kararıyordu ama umrumda değildi artık. Yatağımın kenarından çizgi romanları çıkarıp okumaya başladım. Gözlerim neredeyse kapanıyordu ama ben direniyordum.

Dışarıdan çıtırtı geliyordu. Buralarda hep kediler dolaşıyordu ve artık alışmıştım. Fazla umursamadan çizgi romana devam ettim. Çıtırtı sesleri çoğalmaya hatta ayak seslerine benzemeye başlamıştı. Tamam. Bu biraz korkutucu.

Dışarıda, hatta kapımın önünde birileri vardı. Pencereden görebiliyordum. Elim ayağıma dolaştı. Kim benden ne isterdi ki?

Kapımın zorlanmasıyla battaniyenin altına girdim. Korkudan kalbim sıkışıyor ve midem kasılıyordu.

Sonunda kapıyı açtıklarında daha fazla titremeye başladım. Içeride ayak sesleri duyuldu ve üştümdeki battaniyenin kalktığını hissettim. Gözümden yaşlar istemsizce akıyordu.

Cesaretimi toplayıp gözlerimi açtığımda karşımda beş tane takım elbiseli adam buldum.

"Efendim. Sizi almaya geldik lütfen ayağa kalkın."

Beni öldürmek isteselerdi efendim demezlerdi değil mi? Tanrı aşkına kimdi bunlar böyle?

~~~~●~~~~

DAN DAN DANNNN!¡

İLK YAOİ HİKAYEMİ YAZIYORUM, TAKTİK MAKTİK YOK BAM BAM BAM!

İLK YAOİ HİKAYEMİ YAZIYORUM, TAKTİK MAKTİK YOK BAM BAM BAM!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


SEE THE LİGHT // ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin