Şu an neredeydim? Önümde duran bir tabut vardı. Bu kimin tabutuydu? Annemin olamazdı değil mi? Daha iki gün önce saçlarımı okşayan kadının olamazdı bu tabut. Olmamalıydı? Bağırarak "Anne!" dedim. Annemdi o benim, annem! Tabutun yanına çökerek "Hayır, hayır, hayır. Bu bir rüya olmalı. Sen ölemezsin. Sen benim annemsin! Sen Buket Taşkıran'sın!" diye bağırıyordum. Ama biliyordum ki geri getirmezdi acı bağırışlarım onu.
Halam beni omuzlarımdan tutarak kaldırdı. "Sen güçlü bir kızsın Şevval! Dik dur, dik dur ki buradakiler senin gücünü görsün." dedi. Ben güçsüzdüm. Ben şuan güçlü olamazdım ki. Bağırmadan sessizce akan göz yaşlarımı görüyordu herkes. Peki ya içim? İçimde attığım sayısız çığlıkları duyuyorlar mıydı? Herkesin ağzına dolanmışti bir kelime; "Geçecek." diyorlardı. Geçmeyecekti. Her geçen gün daha da büyüyecekti acı ve hasret. Her geçen gün daha çok kanayacaktı kalbim.
Ve işte, tabut kalkar. Durun, götürmeyin! Herkes duygusuzca taşıyordu ellerindeki tahtalarla çevrili kadını. Neden geldiler ki zaten? Ayıp olmasın diye mi?
Babam bile gelmemişti zaten. Düşünsenize ya, daha yüzünü ilk defa gördüğünüz insanlar gelip dua okuyor ama benim biricik babam annemin cenazesine bile gelmiyor. Belki de şuan İngiltere'de bir kadınla.. Ah tanrım o benim babam! Şu anda ona ihtiyacım var! O nerede? Bilmiyorum. Kiminle birlikte, Ne yapıyor? Bilmiyorum! Belki bir kadın ile evlenme planları kuruyor!
-ERTESİ GÜN-
Açık kalan camdan odama giren rüzgardı beni uyandıran. Gerçekten ne zaman uyumuştum? En son annemle beraber çekildiğimiz 76 fotoğrafa bakıyordum. Evet tam 76 fotoğraf! Her fotoğrafın altında yazan ufak notları okuyarak dayanmıştım saat beşe kadar. Sonra da zaten uyumuşumdur. Yatağımdan kalkarak salona doğru ilerledim. Salona girince gözlerim büyüdü.
Halam.. Annemden sonraki tek dayanağım. Bütün salon neredeyse bomboştu. Halam ise koliye kitapları yerleştiriyordu. "Hala?" diye sordum kısık çıkan sesimle. "Efendim meleğim?" diye cevap verdi. Şaşkınca "Ne yapıyorsun?" diye sordum. "Eşyaları topluyorum." dedi. "İyi de neden?" dedim hafif bir sinirle. "İzmir'e elimiz boş mu gidelim?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk
Teen FictionBeyazın siyah tonunda bir hikaye.. Yazarlar: @damlayagmur2000 @InciOncel