Oğuz Altundağ- Ben Bowers
Ellerimi yukarı kaldırıp son dayanağıma dua etmeye başladım. ''Allah'ım... Biliyorum dindar bir insan değilim ve işim düşmeden dua etmeyi beceremiyorum.'' Gözümden akan yaşı hırkamın koluna sildim. ''Ama lütfen babamın işini elimizden alma... Bizi dağıtma Allah'ım...'' deyip ellerimi yüzüme sürdüm.
Aynı günün içinde hem yıkılmış hem de yeniden doğmuştum. Yatağıma uzandım ve sol tarafıma dönüp ellerimi yüzümün altında birleştirdim. Bacaklarımı da kendime çekip gözlerimi kapattım.Gözlerimden yaş akmaya devam ederken bugün olanları düşündüm. Arda bana evlenme teklifi etmişti. Bu nasıl olacaktı ya da ne kadarı ciddiydi bilmiyorum ama etmişti!
''Evet!'' diye bağırmıştım hiç düşünmeden... Yere yakın bir mesafedeydik ve tüm gözler bize dönmüştü. Aynı anda Emre'nin ''Esin!'' diye seslenmesi de bir olmuştu. İstemeye istemeye Emre'nin yanına gitmiştim. Neden bağırdığımı sorduğunda da içten içe sırıtıyor olsam da ''Hiç...'' deyip omuz silkmiştim. Ne neden gittiğimi ne de yanımdakinin kim olduğunu sormamıştı. Açıkçası işime gelmişti...
Gülümsedim...
Arda beni gerçekten seviyor olmalıydı... Peki ben evlenme teklifi aldığımı babama nasıl söyleyecektim?
♣♣♣
İstemeye istemeye de olsa Eğitim Koleji'nin bahçe kapısından içeri girdim. Belki bu okul bile yeni hayatımızla tarihe karışacaktı. Gerçi Nisan ayının son günlerindeydik ve ödemem gereken sadece 2 okul taksidim vardı.
Ayaklarımı neredeyse sürüyerek okulun bahçesinde ilerlemeye başladım. Etraftan sahte kahkahalar, tatmin edici yalanlar, sözde beğeniler yükseliyordu. Bir de ''Esin!'' diye bağıran Oğuz'un sesi... Oğuz?
Son anda bana seslendiğini fark ettim ve durdum. Arkama dönüp Oğuz'un nefes nefese yanıma gelişini izledim. ''Aklın nerede senin? Kaç dakikadır çağırıyorum.''
Omuz silktim. ''Sabah koşunu yapmış oldun.''
Oğuz'un dudakları yukarı kıvrıldı. ''Ama bu koşu beni acıktırdı. Bir sabah kahvaltısına ne dersin?''
Cebimden telefonumu çıkardım ve saate baktım. Derse neredeyse 15 dakika vardı. ''Olur.'' dedim ve Oğuz'un yanımda yürümesine izin verdim.
Birlikte okulun kantinine gittik. Ben masalardan birine yerleşirken Oğuz meşhur(!) okul kahvaltımızdan almaya gitti. Şu an aklımda gezip duran tilkilere ''Durun!'' diye bağırmak istiyordum. Beni duya bilirlermiş gibi ''Ya Arda'yı düşünün ya da babamı...'' diye fısıldadım. Ve sevgili minik tilkilerim ortak bir karar alıp, Arda'nın evlenme teklifini babama nasıl söyleyeceğimi düşünmeye başladılar...
Oğuz bana doğru gelirken başımı iki yana salladım ve tüm tilkilerimi işlerinden kovdum.Oğuz elindeki tepsiyi ortaya bıraktı ve ''Afiyet olsun...'' dedi.
Düşündüğümün tam aksine kahvaltılık bir şeyler almak yerine dört tane açma ve iki meyve suyu almıştı. ''Teşekkür ederim...'' diye mırıldanıp meyve suyundan bir yudum aldım.
Oğuz iki tane açmayı önüme itip ''Bunlar bitecek Esin.'' dedi.
Gözlerimi kocaman açıp ''Hayır hayır... Ben kahvaltımı yaptım. Teşekkür ederim.'' dedim.
Oğuz masanın üzerinden uzanıp sol elinin parmaklarını çenemin altına yerleştirdi ve gözlerinin içine bakmamı sağladı. ''Emin misin? Fazlasıyla solgun görünüyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal-et Sevgilim
Jugendliteratur♠ Tırtıl sonu olacağını bilse, aşık olur muydu kelebeğe? ♠