Üstümdeki ceketin önünü ilikledim. Takım elbise beni fazla geriyordu. Evde duran spor ayakkabıları, tişörtlerimi özlemiştim 2 saat içinde. Kulağımdaki kulaklığı olabildiğince iler itip, kabloları yakamın altına sokmaya çalıştım.Son kez kolumu kıvırıp saate baktım.
12;08
"Sadece iki dakika kaldı. " dedi Yeol kulaklığımın içinden. Bazen sadece gerekli durumlarda konuşmalıydı. İç çekip boğazımı temizledim.
"Saatim var."
Cümlem üstüne susmayı tercih etmişti.
Gözlerim asansörlere bakıyordu. Neden sadece şirkettekilerin anahtarları ile çalışırdı ki şu asansör? Geniş güvenlik önlemleri beni baya geriyordu.
Merdivenleri yoktu şirketin. Onun yerine her katta 4 tane asansör vardı. Bu asansörlerde şirket çalışanlarının sahip olduğu anahtar olmadan çalışmazdı.Yani sadece anahtarla düğmeye basarlarsa açılırdı. Birinin anahtarını çaktırmadan alabilirdim fakat kameraları fazlaydı ve onların başında da fazla adam oturuyordu. En iyisi kurbanın gelişini beklemek ve onunla beraber asansöre binmekti.
"Sehun, Bayan Heizel geliyor. "
Komutu almıştım. İçeri giren Bayan Heizel ile ellerimi koruma gibi arkada birleştirdim. Bu kadından alacak çok şeyim vardı.
Yavaş yavaş asansöre ilerlerken peşinden gittim. Kapıyı açtığı zaman içeri girip beklemeye başladı. Asansöre yaklaştığımda gülümseyip içeri girdim.
"Anahtarımı üst katta unutmuşum. Birinin açması çok iyi oldu." dedim olabildiğince tok sesimle.
Tebessüm ettiğinde yüzü olduğundan 10 kat daha yaşlı gözükmüştü. Bu da "gülümsemek genç gösterir" teorisini destekliyordu(!)
"Siz kimsiniz?" dediği zaman aldığım nefesi geri vermeyi düşünmüyordum. Anlamamış gibi ona baktım. Zaman kazanmam gerekiyordu. Soruyu tekrarladığı zaman aklıma gelen şey ile parmağımı şıklattım.
"Departman. Departman bölümünde çalışıyorum. "
Kafasını anladım biçiminde salladığında asansör durmuştu. Onu 3.katta indirip kendim 5. katın düğmesine bastım.
Nihayet asansör geldiği zaman asansörden inip kaşındıran kabloları geri sokuşturdum.
"Koridor boyunca ilerlerle. Sağdaki odada her tür dosya bulunuyor. İçerideki görevlinin adı Ching. Eğer adını söylersen daha az şüphelenir. "
Her şey anlaşılmıştı. İlerledim ve dediği gibi dosyaların bulunduğu odaya girdim. Köşede duran şişman adamm ağzı açık bir şekilde etrafa bakıyordu. Öndeki düğmesi açıktı. Gömleğinin değil. Pantolonunun.
Kürdanı ağzına götürüp karıştırdığı zaman kesinlikle midemin kalktığını hissetmiştim. Böyle temiz bir şirketin mahalle dayı tipli güvenliğiydi.Öksürüp elimi düğmeme götürüp ceketimin tek düğmesini açtım. Beni fark ettiği zaman doğrulup ilk yaptığı iş düğmesini kapatmak olmuştu.
"Bay Ching, bana 2012'ye ait sorgu dosyalarını gösterir misiniz?" dediğimde tek kaşı eliyle beraber kalktı ve bana sağ tarafı gösterdi.
Neden 5 sene öncesinin dosyasını istiyordum, büyük ihtimalle bunu merak ediyordu. Dostum kesinlikle benle bir ilgisi yok.
2012 yılına ait olan bölüme giderken etrafımdaki kameraları kontrol ettim. Köşede ve sağ duvarda bir tane vardı. Eğer doğru açı ile onlara sırtımı dönseydim büyük ihtimalle ne yaptığım anlaşılmazdı.
"Hun, şimdi beni iyi dinle. Olivia'nın ölümü, 17 Mart 2012'de gerçekleşti. Kızının ölüm haberi üzerine Bay Victor, katilin idam edilmesi için dilekçe vermişti. Fakat dilekçesine idam edildi yazsalar bile katil, devlet adamlarından biri olduğu için Kanada'ya kaçmıştı. Buraya kadar her şeyi biliyorsun zaten.
Bay Victor'un Kanada'ya kaçmasını bildiği halde bunu devlete ispat ettirmesi için bir belge gerekiyor. Bu belge 2012, dış ülkelere teslim verilen kişiler listesinde mevcut. O listeden Choi Sang'ın adını bul."Dosyayı elime alır almaz kurcalamaya başladım. Bu görev için bana 2 ay yetecek kadar bir maaş alacaktım. Genelde, tecavüz, cinayet vakaları pek ilgimi çekmesede..parayı duyunca tereddütsüz kabul etmiştim.
Parmaklarım dosyanın içindeki naylonlarda gezinirken kameralara görünmemeye çalıştım.'Dış ülkeye verilen vatandaşlar.'
Dosyayı bulduğum zaman yüzümde bir sırıtış belirmişti. 8 milyon doların kokusunu alabiliyordum. İlk yapacağım 2 hafta kadar süren bir Miami tatili olacaktı.
O kadar fazla kişi vardı ki, sanki Amerika'nın tüm vatandaşları Kanada'ya gitmişti. Çoğunun da yaşlı olması gözümden kaçmamıştı.
Yaklaşık 10 dakika süren aramanın ardından sonuç çıkmayınca boynumu kırtlattım.
"Chan, belge yok."
Elimde dosyayı sıkıca tutarken güvenlik görevlisi kafasını bana doğru uzatıp kontrol etti. Tebessüm ederek ona baktığımda kafasını sallayıp geri koltuğuna yerleşmesi içime su serpiştirmişti.
"Dikkatli bak Hun, oradan bir yere gitmiş olamaz."
Daha fazla telaş yapmamak için kulaklığı kapattım. Muhtemelen bilgisayar başında bana küfrediyordu. Yapabileceğim bir şey yoktu. Masa başından rahatça komut vermesi sinirimi bozuyordu.
Son kez derin bir nefes alıp dosyayı tekrar kurcaladım. Siktir, hiç bir yerde yoktu.
"Sanırım aradığın şey bu."
Arkadan yabancı bir ses duyduğum zaman dosyayı kapattım. Tanrım, lütfen yakalanmış olmayayım.
Arkamı döndüğümde gözlerim büyümüştü.
Simsiyah bir takım elbise içinde duran hemen hemen benim boylarımda bir adamdı. Yüzünü seçemiyordum. Işık direkt olarak yüzüme vuruyordu. Elindeki kağıdı bana doğru tuttuğu zaman, gördüğüm ve peşinde olduğum belge ile dudaklarım aralandı.
Oh Sehun? Yakalandın mı? Güvenlik görevlisi miydi ki? Şimdi Victor bozuntusu ağzıma sıçmak için plan yapar mıydı?
Düşüncelerim beynimi kemirirken bana doğru birkaç adım attı. Milyon dolarlık Gucci parfümü nerede olsam tanırdım. Gözlerinde edepsiz bir sırıtış mahkum iken kağıdı katlayıp cebine sıkıştırdı. Bana doğru yaklaştığında geri adım atmak için beynim komut vermiyordu.
Yaklaştı ve karşı tarafa doğru baktı. Yüzüme bakmıyordu. Gölgede daha net seçebiliyordum yüzünü.
En son bakışları bana çevrildiğinde dudakları alayla yukarı doğru kıvrıldı."Bir görevi 10 kişi alır. İlk bulan, parayı kapar. Aramaya devam et, adın her ne boksa işte. "