#DİRENHAZEL

12.6K 375 75
                                    

MEDYADA: HAZEL DİREN

Evet yine ve yine yeni bir hikaye ama elimden geldiğince çok sık bölüm atacağım bir hikayeye eğer beğenirseniz ikinci bölümü bile hazır... Keyifli okumalar ve lütfen devamını tahmin etmeye çalışmayın çünkü ben ne zaman size normal bir hikaye sundum ;)

Günlerdir odamdan çıkmıyordum ve kızların ziyaretini ilk defa kabul etmiştim. Konuşmak istemiyorum hatta en yakın arkadaşlarım dahil kimsenin yüzünü görmek istemiyorum. Onlara baktığımda bile aklıma tüm okulun önünde, herkesin içinde aldatıldığımı öğrendiğim aklıma geliyordu. Sinirleniyordum ki hala sinirliydim. Çok fazla sinirliydim öyle ki sinirden birilerine zarar vermek istiyorum. Sinirle derin bir soluk aldım ve elimde telefonu bir yarım tur daha döndürdüm. Aldatılmıştım. Tahmin ettiğim gibi o sarı yılan hiç de kardeşi gibi gördüğü bir kız değilmiş. Ben biliyordum. Biliyordum böyle olacağını ama salak gibi ona inanmayı tercih ediyordum.

"Bana bunu nasıl yapar?" dedim. Sesim tahmin ettiğimden daha sakin çıkmıştı yanımda Tuba ve Yeşim vardı. İkisi de tek kelime etmiyordu ama yüzlerindeki üzgün ifadeyi görebiliyordum. Gerçi Tuba beni Murat konusunda çokça uyarmıştı ama ben yine de dinlememiştim. Sonuç ortadaydı.

Hayat Dersi 1: Yakın arkadaşlarınız bazen sizin göremediğiniz şeyleri görebilir o yüzden onlara mutlaka kulak verin.

"Beni... Beni... Kızlar...Beni aldatıyormuş!" dedim tam da bir Bihter Ziyagil edasıyla söylemiştim bunu. Kendimi değil onu kalbinden vurmalıydım.

"Anlıyorum aşkım ama bu kadar karaktersiz bir insan için kendini üzmemelisin, sonuçta..." Tuba'nın sözlerini sabırsızca yarıda kestim. "Sonuçta ne? Dünya üzerinde ilk veya tek aldatılan ben değilim öyle değil mi?" sorum üzerinde kızlar gayri ihtiyarı başlarını salladılar ardında da utanarak, özür diler gibi baktılar. Sonunda derin bir soluk bırakıp kendimi yatağımın içine attım. Bu aslında son zamanlarda çok yaygın olan bir şeydi. Aldatılmam değil elbette, insanların birbirilerini aldatması. Sosyal medya artmıştı, iletişim genişlemiş ve rahatlaşmıştı. Kim kiminle görüşmek isterse en fazla 5 saniye sonra ona ulaşabiliyordu. Hatta bu dizilerle de gözümüze basit bir şeymiş gibi sokulmasıyla devam da ediyordu. Eminim aşağıda annem o dizilerden birini izliyordu. Kızının boynuzlarından bir haber üstelik...

"Bu böyle olmayacak!" diye isyan etti Yeşim.

Bence de bu böyle olmayacaktı hatta bu yanına da kalmayacaktı. Minnoş gönlüm intikam istiyordu. İntikam ve Kan...

"Bence de." Dedi Tuba bıkkın bir ses tonuyla. Ve ikisi de anlaşmış gibi aynı anda doğrulmam için kollarımdan tutup beni çekiştirmeye başladılar.

"Ne oluyor ya?" dedim yatağımdan ayrılmamak için direnir bir halde.

"Ne olabilir, Hazel? Seni bu depresif hallerinden kurtarmaya çalışıyoruz ve konuşmaya çalışma planımız iş yaramadığına göre geriye diğer planımız kalıyor."

"Neymiş acaba diğer planınız?" dedim direnmeyi sürdürürken. Kendime #direnhazel hashtagini armağan ediyordum. Bu arada adım soyadım Hazel Diren. Şaka değil, gerçekten. Atalarımdan gelen direnme gücüm varmış demek ki. Ama direncim arkadaşlarımın güçlü kollarıyla git gide azalıyordu.

"Seni dışarı çıkartmak ve kafanı dağıtmak!" dedi Tuba inatla kolumdan çekmeyi sürdürürken. Ve sonunda pes ettim. Beni son zamanlarda, zor günlerimde tek bırakmayan, biricik ve sıcacık yatağımdan koparttılar. Ayakta durmakta güçlük çekerken Yeşim'in beni ayakta tutmaya çalışmasıyla Tuba tam karşıma geçti.

"Dışarı çıkmak falan istemiyorum. Ayrıca hava çok soğuk!" diye mızmızlandığım sırada sanki mızmız çocuğunu azarlayan anne edasıyla parmağını salladı Tuba. "İstemiyorum diye bir şey yok. Bak benim bayramlık ağzımı açtırma. O şerefsiz dışarıda gününü gün ederken sen niye heba edecekmişsin bunca güzel zamanını!"

Sen Olduğunu Biliyorum 1-2 ( Kitap Oldu )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin