Adamın söyledikleriyle korkum gün yüzüne çıkarken sesimin titrememesi için elimden geleni yaptım.
''Babam sizi bulduğunda böyle rahat konuşabilicek misiniz merak ediyorum ?
'' O yüzden hala bulamadılar değil mi ? Sen 2 gündür buradasın küçük hanım ama hala bulamadılar nedense ? '' Adam lafını bitirip pis bir gülüş sunduktan sonra odadan hızla çıkıp gitti. 2 Gündür buradaydım ve beni bulamamışlardı. Korku bedenimi daha çok ele geçirirken tek yapabildiğim babamların beni bir an önce bulmasıydı...
*****************************
Orhan denen adamın yanıma gelmesinin üzerinden birkaç saat geçmişti. Kaldığım oda da ki ufak pencereden içeri sızan gün ışığı burada geçirdiğim 3.güne girdiğimin kanıtıydı. Bileklerimin acısı bir yana başımda şiddetli bir ağrı vardı. Ellerimi iplerin izin verdiğince şakaklarıma götürüp ovalarken sağ dirseğimin iç tarafında ki yer sızladı. Ellerimi aşağıya indirip sağ kolumun iç tarafında gözlerimi gezdirdim. Az da olsa aydınlanan oda da kolumda ki morluğu fark etmemle gözlerim büyüdü. Ne vermişlerdi ki bana? 2 Gün boyunca uyumamın sebebi bu morluk muydu yoksa? Kapının kilit sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim. Elinde tepsi olan bir adam kapının girişinde gözüktüğünde kapıyı açan adama başıyla işaret verip içeri girdi. Adamın içeri girmesiyle diğer adam kapıyı üzerimize kapatıp kilitledi. Adam elinde ki tepsiyi uyandığımdan beri fark edemediğim masanın üzerine koyup yanıma geldi. Kolumdan tutup ayağa kaldırdığında ilk başta gözlerim kararınca bir an sendeledim. Adam sendelememi umursamadan beni çekiştirmeye devam etti. Masanın diğer ucunda ki sandalyeye oturtup tepsiyi önüme iteledi.
''Hadi ye.'' Adamın tok sesi boş odada yankılandığında elimde olmadan yerimde sıçradım.
''Ellerimi çözer misin?'' Sesimin titremesine engel olamamıştım. Adam bön bön suratıma bakarken ellerimi gösterip tekrar konuştum.
''Ellerimi çözmeden nasıl yemek yememi bekliyorsun ?'' Adam bana yaklaşıp ellerimi yavaş yavaş çözdükten sonra bileklerimi ovaladım. Tepside ki sandviçe uzanıp ufak bir ısırık aldım. Adam başımda dikilmeye devam ederken elimde ki sandviçi olabildiğince en hızlı şekilde bitirip pet şişede ki suyu içtim. Adam tekrar bileklerimi tutup az öncekinden daha sıkı bir şekilde bileklerimi bağladı. Acıyan bileklerimle dudaklarımdan firar eden acı inlemeye engel olamamıştım. Tepsiyle birlikte odadan çıkan adamın arkasından bakakaldım. Bileklerimde ki ipi gevşetmek için ellerimi oynattığımda canımın daha çok yanmasıyla gözlerim doldu. O anda Hakan'ın bana hediye ettiği bileklik gözüme çarpınca bu sefer göz yaşlarımı tutamadım. Hıçkırarak ağlamaya başladığımda bulunduğum odanın kapısı hızla açıldı. Az önce kapıyı açan adam içeri girip önüme geldi.
''Zırlama be.Senin sesini çekmek zorunda değilim ben.'' Bağlı ellerimi kaldırıp ağzımı kapatmaya çalıştım. Canım acıyınca bir kez daha hıçkırdım.
''Eeh yeter be.'' Yanağımda hissettiğim sızıyla başım yana dönmüştü. Adam bu seferde saçımı çekip ona bakmamı sağladı.
''Bana bak kızım. Benim kimseye acımam yok. Şurda seni evire çevire dövsem kimsenin ruhu duymaz. Eğer zırlamaya devam edersen neler yapabileceğimi görürsün.'' Saçlarımı bırakıp geri çekildiğinde göz yaşlarımı sessizce akıtmaya devam ettim. Adam geldiği gibi hızla odadan çıkıp kapıyı kilitledi. Buradan tek başıma çıkamayacağımı anladığımda elim kolum bağlı beklemekten başka çarem yoktu artık. Elimden gelen tek şey ağlamak ve babamların beni bir an önce bulabilmesi için dua etmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli 🌀
Genç KurguÖğrendikleri Koskoca Bir Yalan Havuzunda Boğuluyormuş Gibi Hissettiriyordu. Hayatında ki herşey GİZEMLİYDİ. Ta ki o teker teker çözmeye başlayana dek. Aslında inandığı gerçek yalandan ibaretti...