30.BÖLÜM
Masanın önüne yere oturmuş, bacaklarından birini öne doğru uzatmış diğerini de ayağı yere basacak şekilde kendisine doğru çekmişti. Gömleğinin kolunu iyice sıyırmış, eklem yerini ortaya çıkarmıştı. Bir ucu elinde diğer ucu dişlerinin arasında duran uzun lastiği pazısına sıkıca bağlamaya çalışıyordu. Hemen yanında, yerde ise hazırda bekleyen içi zehir dolu bir şırınga vardı.
Altın Vuruş.
Koluna o aptal lastiği bağlama işine o kadar odaklanmıştı ki benim kapıda dikildiğimi fark edemedi. Onu böyle görmek soluğumu tıkadı. Korkum, üzüntüm, içine düştüğüm dehşet... Hiçbiri o an içimde yükselen öfke kadar canlı değildi.
Nasıl onca ayın emeğini bu kadar kolay bir şekilde çöpe atardı? Ne yaşarsak yaşayalım birbirimize ve en çok da kendimize bir söz vermemiş miydik? Bir daha kendimizi zehirle avutmayacaktık!
Tekrar nefes alabildiğimde, "Ayaz... " dedim. Her ne kadar şiddetle bağırmak istesem de sesim bir fısıltı olarak çıktı ama o beni duydu.
Lastiğin ucu hâlâ dişlerinin arasında duruyorken kanlanmış mavi gözlerini yüzüme kaldırdı. Gözlerinde gördüğüm acı şiddetli yağan bir yağmur kadar kızgındı. İçinde çakan şimşekler gözlerinde damar damar kızarıyordu.
"Ayaz... " diye fısıldadım tekrar. "Sen... Sen ne yapıyorsun? Nasıl... " Devam edemedim. Bugün o kadar çok ağlamıştım ki nasıl hâlâ gözyaşlarımın yanaklarımı ıslattığını anlayamıyordum.
Lastiği iyice sıkılaştırınca bıraktı ama hâlâ bana bakmaya devam etti. Burada olmama şaşırmamış gibiydi ama yine de beni görmek duraksamasına sebep oldu.
"Git buradan, " diye söylenip yanına koyduğu şırıngayı eline aldı. "Yalnız bırak beni. "
Kalbim, "Bir şeyler yap! " diye çığlık atıyordu ama bedenim ona ihanet etmek ister gibi olduğu yere çivilenmişti. Hissettiği acı kelimelerle anlatılmak istenseydi muhtemelen tüm harfler yanardı. Şu an benim yandığım gibi.
"Ayaz, " dedim tekrar. Sesim daha canlı çıktı. "Söz vermiştin... "
Durdu. İçinde dışarı vuramadığı tüm çığlıkları saklayan gözleri yine benim gözlerimi buldu. Boğazım onun saklı çığlıkları ile doldu.
"Verdiğim iyi çocuk olma sözlerini tutmam için bana geçerli bir sebep söyle? " dedi. Gözleri kısıldı. "Neden Gamze? Neden herkes bu kadar kötüyken ben iyi olayım ki? " Kaşlarını çatıp isyan ederek, "Nasıl iyi olayım? " diye sordu.
Ona öyle bir sebep sunmak istiyordum ki elindeki zehri yere atıp üzerine bassın! Öyle etkili olmalıydı ki bir daha asla böyle bir şey yapmak istemesin!
Düşünecek vaktim olsaydı ve belki bu kadar yaralı bir kız olmasaydım belki de öyle bir sebep çıkardı ağzımdan.
"Seni seven insanlar... " dedim ama daha sözümü tamamlayamadan Ayaz histerik bir kahkaha attı.
"İnan bana Gamze bunu onlar için yapacağım zaten," dedi. "Beni seven insanlar için. Eğer... Eğer gerçekten varsa. "
Kaşlarımı çattım. "Eğer gerçekten varsa mı? " dedim adeta bağırarak. "Ayaz sen-"
"Bir önemi yok Gamze, " diyerek devam etmeme engel oldu. Gözlerini elinde tuttuğu şırıngaya çevirdi. "Git buradan, " dedi yine. "Artık kimse seni incitmeyecek. Ben bile. Git. "
Ayaklarım birden çözülüp öne doğru hareket etmemi sağladı.
"Sonu kötü bitmek zorunda değil Ayaz, " diye yalvardım. "İyi şeylere inanmalısın. İyilerin kazanacağına inanmalısın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLER (2)
أدب المراهقينZEHİR 2. kitap ** Yazmış olduğun bir yazının üzerini karalaman o yazıyı yazdığın gerçeğini değiştirmiyor ve yok etmiyordu. Geçmişte yaptığın hataları düzeltmek için onları silmen gerekiyordu ama geçmiş geçmiş...