Gözlerimi zorlukla aralarken kapının tırmalanışını ve kardeşlerimin çığlıklarını duyuyorum. Yine bir kriz, yine hastalığımın ilerlemesi, yine hayallerimden bir adım uzaklaşmam.
Kerem
Yeni, huzursuz bir güne daha arayarak gözlerimi. Hani hayllerimden alındığı şu günlere.
Her gece açmasam diye kapansın gözlerini her seferinde yeniden açılır ya hani. Her seferinde bu gün belki yaşamak için bir sebebim var dersin ama yoktur ya.
Her gün şükretmek istiyorum. Elimde olan şeylere. Hiçbir gün şükredemiyorum. Saldırgan maddiyatın ötesine gidemediğimin farkına varıyorum.
Tam diyorum tek bir şey, tek bir kişi var tüm maddiyatımı maneviyatü çevirecek. Tekrar başa sarıyorum. Her seferinde tam doğrusu bu dediğimde maddiyatımı kendi olmayan maneviyatıyla değiştirmek insanlar çıkıyor karşıma.
Siz verdikçe daha çok istiyorlar. Siz verdikçe kölesi olmanızı istiyorlar. Onlara sevgimi vermem onların gram umurlarında bile olmuyor.
Daha çok sevgimi alıp götürüyorlar.
Korkuyorum dahası gidecek olan sevgimden korkuyorum.
Bir annem var sevdiğim ama ona da yeteri kadar sevgi verememekten. Yeterinden fazla sevgi vermekten korkuyorum.
Babam, annemi çok seven babam. Onun gibi olmaktan çok korkuyorum.
Annem gibi olmaktan da sevilmeden, bu duyguyu tatmadan öyle olmaktan çok ama çok korkuyorum.
Başka bir eve taşınmak istiyorum. Annemden korktuğum için. Başka bir eve taşınmak istemiyorum yine annemden korktuğum için.
Aynalardan bile korkar hale geldim. Artık her konuda yanıldığımı düşünür oldum.
Tam gerçek sevgiyi buldum dediğim yerde, o yerden vurulduğum için. Korkuyorum aynada gördüğüm kişiyi de yanlış görmekten.
Orda sağlam bir adam görüyorum. Zıt olduğunu düşünmekten korkuyorum.
Korkak herifin tekiyim. Ve korkak olmaktan da korkuyorum.
Odasına tıkılı yaşayan bir insan düşünün. Her şeyden aciz. Konuşabileceği tek kişi kendisi. Ve onu bile tam olarak tanımıyor.
Hep hata yapmış, ilkleri hatalarla dolu. Ve bu ilkler onun sonunu getirmiş. İnanmak gibi. Her hattan uzak duran genç bir çocuk gitmiş, en çok yakacak olanlara yaklaşmış hep.
Ve bu şeyler yüzünden hep bir yerlerden patlaklar vermiş.
Ben bu zamana kadar olan hayatımdan ki 20 yaşında yaşlı bir adamım. Şu sözü çıkardım. 'Hayat insana kazık atmaz. İnsan kendi hayatına yine kendisi kazık atar.' Ve bunu tercihleriyle yapar.
Milyonlarca doğrunun içinde gider o yine yanlış olanı bulup, onu seçer. Sonra kendisini mutsuz eden hayat oluverir.
Evet ben 20 yaşında yaşlı bir adamım. Çünkü tek başına bir odada tıkılmış bir insan hayatı boyunca düşüneceği şeylerin tümünü 20 yıla sığdırabiliyor.
Düşüneceği şey kalmayıncaya da yine etrafında o kadar doğru varken, o tek yanlışı cımbızıyla manevralar yaprak doğrulara çarptırmadan hızla çekiyor.
Bu kadar emek harcayıp çıkardığınız -bulduğunuz- şey yanlış olabilir mi?
Ve bu şey dahasını düşünmek, hatasız hayal kurmak. Çünkü siz başından beri zaten doğrusunu düşünüyorsunuz. 20 yılını boşa geçirmedin ki.
Keşke gerçekler bu kadar basit olsa diyorsunuz. Ama değil işte. 20 yaşına geldim ve yine yanlışı bulacağımdan eminim. Bu konuda hiç yanılmadım. -Kim bilir belki kaderimi değiştiren kendim olurum. Ama belki.-
Kız olmak böyle durumlarda daha kolay galiba. Ağlarsın, bağırırsın, çağırırsın, her türlü durumu ayrıntısıyla düşünürsün.
Ama erkeksen doğru bildiğin yanlıştan şaşmaz, duvarın arkasında olan dikenleri düşünmeden arkasına geçersin. Gördüğüne aldanırsın, hatanı kabul etmezsin; gözünden yaş akıtman mantıksız gelir. Sen doğrusun, onlar yanlış. Bağırıp, çağıramazsın çünkü karşındaki kızdır. İşte o zaman haksız konumda olursun.
Ben kendimi buldum. Sürekli hata yapan. Hatalarının farkına varıp, üzerine bir kez daha hata yapan. Ama hata yapmaktan değil yaptığı hatalaradan korkan bir adamım.
Karşıma öyle biri çıkacak ki -biliyorum er ya da geç o kişi çıkacak.- Bütün hatalarımdan korumayacak, eskileri silecek ve benim yerime hata yapacak.
Biliyorum o kişi çıkacak fakat... O karşıma çıktığında ben çoktan boyun bükmüş olacağım. Ben çoktan idamımı kabullenmiş olacağım.
Çenemi sıkarak bakıştığım duvardan ayırıyıyorum gözlerimi. Saate boş bir bakış atarak ders saatimin geldiğini farkediyorum.
Elektrikli saldayemi ilerletiyorum. Masamın önüne geliyorum. Öğretmenimin sandalyesini azıcık ittirip açılan boşluğa kendi saldalyemi yerleştiriyorum.
Şu an bir amfide ders görmeyi ben de isterdim tabi. Belki yaşlı gözlüğünün üzerinden bakan sinirli hocalara arkadaşlarımla birlikte gülebilirdim.
Yanlış anlaşılmasın yakınmıyorum. Zaten alışkınım.
Kapının tıklatıldığını farkedince yine geçmek bilmeyen saatlerin başlayacağını düşünmemeye çalışarak zorla gülümsüyorum. Aslında gülümsemek değil çünkü o kadar küçük ki tebessüm bile ağır bir cümle gibi kalıyor.
"Gel" İçeriye yine o sinirbozucu gülüşüyle giren bir kadın. Yine acılan bakışlar...
Zaten hep böyle, herkes acıyor. Acımayanlar da menfaatlerini düşünüyor.
Sonra acıyana kötü gözlerle bakıyorum. Acımayanlar ise kalpsiz, vicdansız insanlar oluveriyorlar.
Bölüm @EnkeleAsem'e ithaf ediliyor.
Umarım sevmişsindir.
Bir de bir ricam var. Siz de Kerem'in acıyanlardan olmayın.
Buradaki Kerem etrafınızda olan, olabilecek her insan için geçerli. Evet vicdanımız var ama bunu onlara sevgi vererek göstermeliyiz.Yazık demenin kimseye faydası yoktur. Ama yanında olduğunu hissettirmeniz onları iyleştirmese de kendilerine olan güveni arttırır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aches Puso
FanficZorluklar içinde çaresiziz. Çaresizliğimiz de zor geliyor. Bir damla göz yaşı yeter dediğimizde yetmiyor. Belki biraz kan diyoruz. Yine mi yetmedi? Bir parça can olsa? Zaten kaç canımız var ki? Her seferinde kaçış noktamız bir tık daha artıyor. C...